Kitap oldukça tansiyonu yüksek bir şekilde başlıyor. Ne yazık ki devamında bu heyecan düşüp, bodrum seviyesinde devam ediyor. Yazar İrene Huss ile güçlü karakterli bir kahraman oluşturduysa da, plotun bir türlü belli bir izi, bir ipucunu takip etmemesi sonunda insanı bezdiriyor. Okur sürekli olarak polislerin toplantılarında kahve ve piza tüketilmesine seyirci oluyor. Bununla beraber biraz da salak yerine konularak bazı aşikar olayların ve düşüncelerin anlatılmasını şahit oluyor. Kitabın sonunda tekrar biraz heyecalı olmaya başlasa da, katilin belli olmasından dolayı bu yeterli olmuyor.
Diline gelince, malum direkt İsveççe'den çeviren bir babayiğit çevirmen çıkmadığından bu gibi ülkelerden çevirilen kitaplarda bazen sorun olabilmekte. Ancak burada galiba yazarı dili pek başarılı olamamış. Ama bunu değerlendirmek çevirinin çevirisinde elbette pek zordur.
Sonuç olarak 10/6 yani bence başka İskandinavları okusanız daha iyi olur (örneğin Mankell ve Nesser gibi).