menu

Dudaklarıyla Dövüşen, Yumruklarıyla Sevişen, Kadın ve Katil Avcısı Mike Hammer'in Başına Gelenler

Yazan: Erol Üyepazarcı
Yayın Tarihi: September 17, 2010 16:21

Yaşı benim gibi yetmişe yaklaşanlar 1950'li yılların ilginç bir yayınevini ve bu yayınevinin ilginç kitaplarını hatırlayacaklardır. Yazar Refik Erduran, sonraki yılların ünlü rejisörü Ertem Eğilmez ve dönemin tanınmış gazetecisi Kemal Salih Sel'in oğlu Haldun Sel Çağlayan Yayınları ismiyle bir yayınevi kuracaklar; bu yayınevi kapaklarındaki renkli ve canlı resimleriyle okuyucunun hemen ilgisini çeken, yine o dönemin deyişiyle plastik kapaklı kitaplarıyla yayın piyasasını altüst edecektir.
Kitaplar göreceli olarak ucuz olup bir liraya satılmaktadır; ilk kez gazete bayilerinde de satışa sunulan kitaplara okuyucunun gösterdiği ilgi çok olumludur. Yayınevi asıl bombasını 1954 yılında patlatır. Bu yılın Şubat ayında Çağlayan Yayınları'nın sekizinci kitabı olarak ülkemizde o güne kadar hiç tanınmayan Mickey Spillane adlı bir Amerikalı yazarın I, The Jury isimli kitabı Kanun Benim adıyla çevrilip okuyuculara sunulur. Kitabın çevirmeni F.M.İkinci takma adını kullanan ünlü yazarımız Kemal Tahir'dir.
Kanun Benim çıkar çıkmaz bir olay olur, üst üste yeni baskıları yapılır ve o günler için inanılmaz bir rakkam olan 100.000'in üstünde bir satış yapar. Çünkü romanın kahramanı Mike Hammer okuyucunun hiç karşılaşmadığı bir detektif tipidir; suçluları adalete teslim etmek gibi bir kaygusu yoktur, cezayı kendisi verir. Suçlu bu romandaki Charlotte Manning gibi nefesleri kesen çok güzel sarışın bir kadın da olsa farketmemekte, kahramanımız 45'lik tabancasından çıkan dumdum kurşununu güzel kadının göbeğine hiç tereddüt etmeden sıkabilmekte ve kalleşçe öldürülen arkadaşının intikamını bizzat almaktadır. Yani Mike Hammer'in Agatha Christie'nin yalnız beynindeki gri maddeleri çalıştırarak katili keşfeden pinpon Hercule Poirot'su ile hiç alakası yoktur; üstüne üstlük çok hızlı bir zamparadır.
"Kanun Benim" in bu başarısı üzerine yayıncılar Mickey Spillane'in diğer romanlarını bulup buluştururlar ve F.M.İkinci bunları da hemen çevirir; yayınevi gazetelere verdiği ilanlarda "Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen külhani Amerikan hafiyesi" veya "Dünyanın en usta kadın ve katil avcısı" diye tanıttığı kahramanının bu yeni çevirileri okuyucularına duyurur.
Ama ne yazık ki deniz biter. Daha sonraları enaz 110 sahte Mike Hammer öyküsü yazacak olan Afif Yesari'nin deyimiyle "Yarattığı hafiyeden de daha üşütük olan" yazarımız Yehova Şahitleri isimli tarikate katılmış ve roman yazmaktan vazgeçmiştir ve o güne kadar yazdığı altı roman da dilimize çevrilmiştir yani artık elde tercüme edilecek Mike Hammer öyküsü yoktur ama bu öykülere inanılmaz bir talep vardır.
Çağlayan Yayınevi sahiplerinin aklına kitapların çevirmeni Kemal Tahir'e başvurmak gelir ve ondan yerli üretim Mike Hammer öyküleri yazmasını isterler. 1950 affı ile 12 yıl yattığı hapishaneden çıkıp yaşam savaşı veren Kemal Tahir bu öneriyi kabul eder ve son gerçek Mike Hammer öyküsünün yayınlanmasından 15 gün sonra F.M.İkinci’nin Derini Yüzeceğim adıyla ilk yerli malı Mike Hammer öyküsü yayınlanır. Kemal Tahir'in kaleminden çıkan bu öykülerin sayısı kısa zamanda dördü bulur.
Bu satırların yazarı neredeyse yarım yüzyıla yaklaşan polisiye roman tiryakisi olmanın kendisine verdiğini zannettiği amatör uzmanlığa dayanarak "Kemal Tahir'in bu dört romanının gerek kurgusu gerekse olayların gelişimi açısından özgün Mike Hammer romanlarından hiç kuşku duyulmayacak kadar daha başarılı" düşünmektedir. Okuyucu da bu kanaatte olmalı ki Kemal Tahir'in eseri olan Mike Hammer öyküleri tıpkı orijinal öyküler gibi büyük rağbet görmüştür. Ancak Mike Hammer, Kemal Tahir'in romanlarında bıçkın bir İstanbul çocuğu gibi konuşmaktadır. Örneğin New York kentine kızınca:
-"Ulan temeline tükürdüğümün New York şehri" diye söylenir.
Durum zorlaşınca da şöyle düşünür:
-"Şarabı fıçıdan çektik bir kere, sonuna kadar içeceğiz oğlum".
Kendisine numara yapan güzel kadına da şöyle cevap verir:
-"Çok büyük kelâm ettin.Bu lafını bastır da duvarlara astır. İleride lazım olur"
Bu sözler yine Afif Yesari'nin tanımıyla "aslında üşütük ve ipe sapa gelmez bir hergele olan" özgün Mike Hammer'in ağzına yakışır mı bilmeyiz ama Kemal Tahir'in daha insancıl, daha sevimli, daha bıçkın Mike Hammer’ine pekala yakışır.
Ne yazık ki Kemal Tahir dörtten fazla Mike Hammer romanı yazamaz, çünkü İstanbul'da 6-7 Eylül 1955'de gerçekleşen olayların asıl suçlusu olan (!) komünistler arasında o da tutuklanır, uzun süre hapishanede kalır.
İşte belki dünyada bir eşine rastlanmayan bir olay bundan sonra patlak verir; meydanı boş bulan pekçok yazar sahte Mike Hammer öyküleri yazmaya başlarlar. Pekçok yayınevi sahte Mike Hammer öyküleri yayınlamaktadır. Kitapların üzerinde yazar olarak Mickey Spillane ismi görülmekte ve kitabı yazanlar çevirmen olarak gösterilmektedir. Böylece Amerika'da topu topu altı Mike Hammer öyküsü yayınlanan Mickey Spillane hiç haberi olmadan ülkemizde üçyüze yakın kitabın yazarı olur. Bu devletin resmi organı Basın Yayın Müdürlüğü'nün yayınladığı resmi Türkiye Bibliyoğrafyaları'nda da böyle gösterilir. Bugün bile Milli Kütüphane'nin internet sitesine girip yazar adı olarak Mickey Spillane yazarsanız karşınıza gariban yazarın hiç haberi olmadığı yüzlerce roman yazdığını resmi kayıtlara göre öğrenirsiniz(!).
Bu sahte Mike Hammer furyası 1960'lı yılların ortasına kadar devam eder. Bu yıllarda üşütük yazarımız, girdiği tarikatı bırakıp yeni Mike Hammer öyküleri yazmaya başlayacak ve sahteler artık piyasadan çekilecektir.
Sahte Mike Hammer yayınlayan yayınevlerinin en ilginci Hadise Yayınevi isimli bir kurumdur. Genellikle haftada bir Mike Hammer romanı çıkararak 1955 – 1959 arası 116 sahte Mike Hammer hikayesi yayınlamıştır. Bunların hepsi küçük boy 96 sayfalık kitaplardır. Bu dizinin yüzden fazla öyküsünü yazansa Muzaffer Ulukaya adını kullanan Afif Yessari(1922-1989)'dir. Mike Hammer romanlarını nasıl yazdığını şöyle anlatır:
"New Yorklu ve kafadan gayrimüsellah bu polis hafiyesinin akla mantığa sığmaz deli saçması serüvenlerine, eskilere taş çıkartan yenilerini eklediğim bu detektif romanlarını şöyle yazıyordum:
Yayınevi patronu, kapak ressamına para vermemek için yabancı dergilerden jiletle kesip oyduğu ve kompozisyonunu böylece hazırladığı kapakları bana veriyor ve bu kapağa uygun öykü uydurmamı istiyordu. Örneğin kapakta şöyle bir resim : İri kıyım hayvan gibi bir herif; bir piknik sepeti başına çömelmiş bebek gibi ve sarışın bir kızı ağaçların arkasından kötü kötü dikizliyor.. Ve demek oluyor ki aşk, kin, ırza tecavüz, intikam, entrika ve fiilen tasallutta bulunma gibi olayların yanı sıra kan ve heyecan ve birkaç ta cinayet bu kitabın hakkı.
Kapağı alıp eve gidiyor, bir kahve , bir cigara içiyor ve New York şehir rehberini önüme açarak Mike Hammer’i daha da çileden çıkaracak serüvenlere koşturuyordum. 96 sayfalık cep kitaplarından herbirini üç günde tamamlamak zorundaydım; tamamlamazsam yayınevi bayiye kitap gönderemez, gönderemeyince bayi daha önceden gönderilen kitapların parasını vermez, vermeyince ben de para alamazdım..."
Serüvenlerini ürettiğim detektifi uyduran yazar, uydurduğu detektiften daha üşütüktü, bu nedenle detektifi de ipe sapa gelmez hergelenin tekiydi. Ben herife az birşey çeki düzen verdim, bayağı adama döndü daha insancıl oldu..."
Afif Yesari bir ara kendini Mike Hammer ile öznelleştirir. Her gece içerken, hastalanır, doktorlar Afif Yesari'ye içkiyi yasaklarlar, içemez. O da tutar Mike Hammer'i ülser yapar ve gece gündüz içen kahramanına içkiyi bıraktırtır. İstanbul'da eski akşamcı arkadaşları içkiyi bıraktığı için onunla alay etmektedirler, Afif Yesari'nin elinden bunlara kızmaktan başka birşey gelmemektedir. Ama Mike Hammer, içkiyi bıraktığı için kendisiyle alay edenleri Afif Yesari'nin yazdığı öykülerde ağzını burnunu dağıtıncaya kadar döver, kimse de Mike Hammer le alay edemez(!).
Afif Yesari yanında diğer sahte Mike Hammer üreticilerinin de sayısız marifetlerini burada yazmaya kalksak Birgün'ün bütün sayfaları bize yetmez. Mike Hammer’i Türkiye'ye getirip rakı ve baklava hayranı yapanlara da rastlanır; İtalya'da ringe çıkarıp boks maçı yaptıranlara da rastlanır. Sahaflarda böyle sahte Mike Hammerlere rastlarsanız alın okuyun, eğlenirsiniz...

Kategori: Erol Üyepazarcı Yazıları
Etiketler:
Mike Hammer
Kanun Benim
Kemal Tahir
Lekeli Cinayet
Afif Yesari
Mickey Spillane
Yorumlar


July 14, 2010 22:23

O yılları hatırlıyorum. Biz çocuklar, kitapçılara girecek paramız olmadığından, ilk defa gazete bayilerinde 1 liraya bu selofan kapaklı kitapları görüp heyecanla bakmıştık. Kapak resimleri çok gözalıcıydı. Hele bir (Dünyalar Savaşı) kapagını unutamıyorum. Mayk Hammerleri o kitaplarda tanıdık. Elinde 45liğiyle, kapıları tekmeleyip açan bu hafiye, romanın sonunda katilin cezasını da kendi veriyordu ki bu bizim kültürümüze de çok uygun düşüyordu.
Bence Caglayan kitapları bu ülkede kitap okumayı aydınların tekelinden çıkarıp halka yayan en büyük girişim olmuştur.
Bu güzel yazı için teşekkürler.


Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic Nopic

İLGİLİ KARAKTERLER

Nopic