menu

Benim Adım Kırmızı - Orhan Pamuk

Yazan: A. Ömer Türkeş
Yayın Tarihi: January 29, 2012 18:08

Öncelikle bir tarihsel roman ver elimizde. Kişisel olarak, tarih ve roman arasındaki ilişkinin, tarihi, bir fona, ilgi çekici bir motife dönüştüren, tarihi kişilikleri yağmalayan kolaycı tarzını hiç sevmedim. Bu açıdan bakıldığında, Türk romanının konu ile ilişkisi, Avrupa’lı çağdaşlarından daha tutarlı ve seviyeli bir çizgide duruyor. “Benim Adım Kırmızı”, benzer bir biçimde, tarih ile ilişkisini yerli yerine oturtarak yazılmış. Orhan Pamuk, metnini tarih ile zenginleştirirken, geçmişi metalaştırmıyor. Bu geçmişin bildik olay ve karakterlerinden kopya çekmiyor. Öyküde olup bitenlerin, yazarın izini sürdüğü kavramların, sözü edilen tarihsel dönemle organik bağları var. Bir başka açıdan yaklaştığımızda ise “Benim Adım Kırmızı”nın polisiye öğeleri sonuna kadar kullanan bir roman olduğunu söyleyebiliriz.

1591 yılındayız, resmi tarihin adlandırmasıyla Osmanlı devletinin “Duraklama Devrinde”. Sokollu’dan hemen sonraki, Viyana kuşatmasından az önceki yıllarda. Geleneksel Osmanlı sisteminin çöktüğü bu dönemde ekonomi iflas etmiş, tımar sistemi işlemez olmuş, Anadolu, Celali isyanlarından soluk alamaz hale gelmişti. Bu tarihsel arka plan önemsiz görünse de, aslında, nakkaşların düştükleri ekonomik sıkıntı nedeni ile kabul ettikleri iş ile ilişkisi açısından canlı bir unsur oluyor. Romanın, bir solukta özetlenmesi mümkün olmayan öyküsü işte bu fon üzerine kurulu. Ya da, herkesin kendi okumasına göre anlatacağı bir dolu paralel öyküsü var demek daha doğru olur. Kara, Şeküre, Hasan arasındaki aşk ve tutkuyu öne çıkaranlar olacağı gibi, Nakkaşlar arasındaki çekişme ve cinayeti ilk sıraya koyanlar da az olmıyacaktır. Veya, bunun sanatsal yaratım üzerine bir metin olduğunu söylemek mümkün. Bu sanatsal yaratımlar üzerinden kurulan Doğu/Batı kimliği sorunsalını da umutmamak gerekiyor. Reel politikten bakarsak, bir ilerici-gerici çatışması algılaması bile yapılabilir. Ama, roman bütün bunların aritmetik toplamı değil. O, çok daha fazlasını, yazarın, edebiyatın/yazının sınırlarını zorlamasını ifade ediyor. Orhan Pamuk, roman anlayışını bir roman olarak ifade ediyor aslında.

Her bölüm bir karakterin bilincinden, bakış açısından anlatılıyor. Bu karakterler arasında ölü, ağaç, köpek, para, şeytan, renk, yazarın kendisi, nakkaşlar, Şeküre ve Kara var. İnsanoğlu dışındaki canlı ve cansız varlıklardan derlenmiş karakterlerin, bir metin içinde dile getirilmesi daha çok masallarda, çocuk kitaplarında, fantazi türlerinde görülür. “Ciddi edebiyata” giren en önemli ölü karakteri ise, Orhan Pamuk’un tarzına yakın bir yazarın, Faulkner’in “Döşeğimde Ölürken” romanındaki ölüydü. “Benim Adım Kırmızı”daki ölü motifinden, yazarın, romanı zaten bir kurmaca, fantazi gerçeklik dışı bir etkinlik olarak ele aldığını anlıyoruz. Kitabın hemen başlarında “hiç köpek konuşur mu diyorsunuz. Ama öte yandan ölülerin konuştuğu, kahramanların bilmedikleri kelimeleri kullandığı bir hikayeye inanıyor gözüküyorsunuz” diyen Orhan Pamuk, okuyucusu ile yapacağı sözleşmenin şartlarını belirliyor. Artık, dil ve kavramlar özgürdür. Romanda kullanılan dilin ve kavramların, o tarihsel döneme uygun olup olmadığı önem taşımaz.
 
Post-edebiyat janrlarından metin metaforu yerini nakış sanatına bırakmış, ama metin içinde iç içe geçmiş metinler ve gizli kitap motifleri hala varlığını sürdürüyor. Öyle ki, bu metni Kara mı, yazar mı, yoksa meddahın anlatıları mı tamamlıyor belli değil. Yine aynı roman akımında, en çok da Borges metinlerinde sorgulanan, uslup tartışması, bu romanın temel sorunlarından bir tanesi. Borges Tron öyküsünde, “Trön dünyasında hiç bir yazar kitabına imza atmaz” der. Orhan Pamuk’ta da, usluplu olmak boş bir böbürlenme; “uslup ve imza merakı çirkinlik ve tamahkarlıktır”. Hiç bir usta nakkaşın eserine imza atmadığına, her eserin geçmişteki ustaların çizgilerine ulaşma amacıyla oluşturulmasına vurgu yapılıyor. Söyleşilerinden anlaşılacağı gibi Orhan Pamuk, romanını bu anlayışla yazdığını açıkça ifade etmiş. Uslup sorununun son 250-300 yılda sanat tarihi tarafından dayatılan bir mesele olduğunu söyleyen yazar, uslup sorununu, sanat ürünlerini ve sanatçıları kategorileştirme, satabilme gayretiyle oluşturulmuş geçici bir buluş olarak niteliyor. Metinlere göndermeler konusunda da açık sözlü. Kendisini, kitabi, başka metinlerle beslenenen, dahası kitaba tapınan birisi olarak sunuşu, tıpkı Borges’te olduğu gibi, metin alıntılarını ve metinlere göndermeleri meşrulaştırıyor.

Roman, Polisiye türden hoşlananlar için de güzel bir süpriz. Gerçi yeni tarihsel romanların çoğunluğunda esrarengiz bir kurguya rastlıyoruz, ama, Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanından bu yana, polisiyenin kurallarını bu denli iyi kullanan bir metin ile hiç karşılaşmamıştık. “Benim Adım Kırmızı” da, olaylarla değil, dil üzerinde sürdürülen bir katil avı var. Katil, metin içinden bizlere kendisini anlatıyor, okuyucunun düşünce tarzını alaya alıyor, nakış sanatı üzerine düşünceleri ile işlediği cinayetler arasında bağlantılar kuruyor. Olası dört aday var, padişahın gizli kitabını işleyen dört nakkaştan bir tanesinin suçlu olduğunu biliyoruz. Eğer, polisiyeleri, katili tahmin etmeyi onur sorunu sayarak okuyanlardansanız, her bir nakkaşın konuşmasını çok dikkatli okuyun, çünkü, onların anlattıkları içinde bir yerlerde serpiştiriliyor ipuçları. Klasik polisiyenin amatör detektifi, mantıklı bir cinayet nedeni bularak üç gün içinde olayı çözmek zorunda. Zamandaki zorunluluk, öykünün temposunu da arttırıyor. Ayrıca, eski İstanbul’un karanlık sokakları, terkedilmiş evler, surdipleri gibi mekanlarda geçen atmosferi ile, gerilim unsurlarını da sürekli canlı tutmuş yazar.

Orhan Pamuk, nakkaşlık üzerinden sanatın geneline, oradan edebiyata göndermeler yapıyor. Kendine dönen, kendisini tartışan bir roman okuyoruz. Bir manifesto gibi, kendi yazılış nedenini, uslubunu, kurallarını anlatıyor bize. Metinde, “nakışta asıl konunun güzel genç kızın deği nakkaşın tutkusu olduğunu” söyleyen usta, ya da “ben ağacın temsili değil manası olmak istiyorum” diyen ağaç gibi, “Benim Adım Kırmızı” romanı da yazmanın anlamı olmaya soyunuyor. Pamuk, anlatısının sınırlarını zorlamış. Soyut kavramları, görüntüleri kelimelerle tasvir ederken, bir resmin her ayrıntısı, onun cümleleri ile canlanıyor beynimizde. Böylelikle, bir alandan diğerine, resimden yazıya, yazıdan okuyucunun algısına, temsile geçiyoruz. Görme ve bilme üzerindeki görüşlerle, Berger’in “Görme Biçimleri” kitabındaki; resim, sunum, algı, gören, gösterilen üzerine yaptığı anlatılar arasında benzerlikler çok açık. Nesne, kavram ve temsili üzerine kurulu metafor, romanın sonunda Orhan Pamuk’un, Ranlı şair Sarı Nazım diye tanıttığı Nazım Hikmet’in, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diye başlayan şiirine yaptığı gönderme ile daha iyi ortaya çıkıyor.

Yazarın da söylediği gibi, bu roman en çok kendisine ait. Kendisinden bir şeyler anlatırken kendisi ile dalga geçen ince bir mizah anlayışı var Orhan Pamuk’un. Mesela, para için yapılan sanatın bir yandan aşağılanması, öte yandan nakkaşın, en çok kazanan olduğu için en usta kendisinin olduğunu düşünmesi, aklımıza hemen, ilk paragrafta ele aldığım, romanın ticari sunuluşunu, Pamuk’un aldığı rekor telif ücretini getiriyor. Roman sonunda, kendisini, annesinin ağzından “Şevket’i kötü, beni olduğumdan güzel ve edepsiz anlatmışsa, sakın inanmayın ona, hikayesi güzel olsun diye kıvırmıyacağı yalan yoktur” diye tarif eden yazar, yazmanın ve yazma keyfinin kişiselliğinin altını iyice belirginleştiriver. Elbette, yazarının keyif aldığı her metin, okuyucuda benzer bir biçimde sonlanmaz. Ama, erotizmin, eşcinselliğin, cinayetin, yaratma tutkusunun, zamanın, paranın, doğu-batı karşıtlığının yerli yerinde kullanıldığı bu roman, okuyucuya da aynı keyfi vermekte hiç sıkıntıya düşmemiş.

Yalnızca Orhan Pamuk külliyatı içerisinde değil, post-modern edebiyat genelinde ayrıcalıklı bir yere oturacak denli başarılı. Aslında “başarılı” sözcüğü de çok uygun değil; çok keyifli, sürükleyici, her ayrıntısı incelikle tasarlanmış, dili bir nakkaş tarafından örülmüşçesine zarif bir roman “Benim Adım Kırmızı”.

Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları
Etiketler:
Benim Adım Kırmızı
Orhan Pamuk

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic