menu

İçim Dışım Polisiye

Yazan: Sevin Okyay
Yayın Tarihi: November 19, 2011 11:22

Sevin Okyay yazıları Cinairoman'da!
Sevin Hanım'a yazılarını yayınlamıza izin verdiği için teşekkür ederiz.

Polisiye sevdiğimi her vesileyle söylemişimdir sanıyorum. Bu türün iyi yazarlarının, kendini 'ciddi' ilan etmiş edebiyatçılar tarafından küçük görülmesine de her zaman sinirlenmişimdir. Çünkü aralarında gerçekten 'iyi edebiyat' tadı verenler var. Ne yazık ki, çoğunun Türkçeleri bize layık oldukları şekilde ulaşmadı. Agatha Christie'den başlayarak, kötü çevirilerin ya da bazı yayınevlerinin belli bir format dahilinde kalma ('yirmi formayı geçmesin') kaygılarının kurbanı oldular. Bu yüzden ben de (gene ne yazık ki) onları özgün dillerinde (çoğu İngilizce) okuma merakına kapıldım. Bu da dolar ve sterlin üzerinden hesaplanan İngilizce kitaplara Türkçelerinin yaklaşık iki-üç katı para ödememe neden oluyor. Dolayısıyla okuyabildiğim kitap sayısı otomatikman azalıyor (yetersiz maddiyat meselesi).

Kendini bilen her polisiye meraklısı gibi, ben de klasikleri sıraya dizdim, bulabildiğim bütün Agatha Christie'leri okudum, birkaç da favori yazarım mevcut. Şimdi yaşlanmış ya da ölmüş yazarlar: Bir numaram Dick Francis'in yanı sıra Gavin Lyall, Alistair MacLean, falan. Üçü de, şartların bastırmasıyla beklenmedik şeyler yapan sıradan, namuslu adamlar yaratmış zeki, esprili yazarlar. Sonra birtakım yeniler var, bu listeye şimdiki favorim Michael Connelly de dahil. Tabii polisiye derken, geniş anlamıyla polisiye demek istiyorum. Sıkı gerilimler, casus hikâyeleri, hatta 'Kim yaptı?' çerçevesine giren maceralar, vs.

İşte bu yüzden, geçenlerde bir radyoda, iki arkadaşla yeni dönem için akıl yarıştırırken, birden aklıma polisiye meselesi geldi. Dervişin fikri neyse zikri odur, malum, edebiyatla ilgilenip ilgilenmediklerini sordum. Bir başka arkadaşımız bir program düşünüyormuş. "Ben öyle yüksek edebiyat demiyorum" dedim. "Benim meramım, polisiye." Üçümüz birden bir anda heyecanlandık, anladığım kadarıyla onlar da aynı derecede polisiye manyağıymış. Üstelik bir tanesi 'pulp' takılıyor, Jim Thompson falan. Sonunda kabaca bir program taslağı çizdik, hemen bir kayıt yapmaya karar verdik.

Bunun doğal bir sonucu olarak, iki günüm elden gitti. Bitmeyen Harry Potter çalışmalarımızın yanına bir de polisiye düzenlemesi katıldı. Önce eldeki bütün polisiye kitaplarımı, kendimce şık bir tasnif sistemi de uygulayarak, arkamdaki kitap raflarına aktardım. Kendisi de boğazına kadar polisiyeye batmış konuğum Elif'le bir liste çıkardık. Çatalçeşme'de yeni açılan Remzi Kitabevi'ne gidip, mebzul çeşitler arasından bir miktar İngilizce, sonra da birkaç Türkçe kitap seçtik. Gerçi Elif çevirileri konusunda ranseyman verdi ama, yani pardon, onlar da pek ucuz sayılmazmış meğer. Sonra bu konunun âlemdeki bir numaralı web sitesi http://www.stopyourekillingme.com./ ' da mutlu saatler geçirdim.

Sonuç olarak, durum iyidir. Bazen birileri kalkıp 'hobi' olarak merak sardığı tatlı şeyleri de insandan iş olarak isteyebiliyor demek. Bu da öyle mutlu bir tesadüf işte. Ama bu mutlu tesadüf, pazar günü kuzu kuzu gidip üç film izlememi engellemedi.

Eh, polisiye heyecanına kapılıp esas işimizi inkâr etmenin âlemi yok. Doğrusu, sinemayı da severim.

28/08/2001 tarihli Radikal’de yayınlanmıştır.

Kategori: Sevin Okyay Yazıları
Etiketler:
Dick Francis

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic