Gazeteci Rüya Keskin'in, gazetecilikten gelen iz sürme yeteneği hafiyeci kimliğiyle birleşince ne olur? Üçlemenin ilk kitabı "Yalan Dünya", Sibel Köklü'nün de ilk kitabı. Sibel Köklü, Yalan Dünya adını verdiği yeni ve farklı bir polisiye türle okur karşısına çıkıyor. Onun polisiyesinin en büyük farkı, yüzde yüz bizden olması. İçi boşaltılan bir banka, rüşvet yiyen polisler, çözümü intiharda bulan sıradan ve masum polisler; tüm bunlardaki sır perdesini merak eden gazeteciler, birim şefleri ve trajik bir Türkiye gerçeği. Sokaktaki insanın televiyon kameralarında izlediği olayları, Rüya Keskin, kameralardan gizli, gerçek mekanlarda kovalıyor. Gazetecilikten gelen iz sürme yeteneği onu şaşırtıcı, gülünesi, kahretsin dedirten; bazen ölümle burun buruna gelinen alacakaranlık bir dünyanın içine çekiyor... Rüya Keskin, bizden bir gazeteci-hafiye. Onun mekanları ne Londra gettoları, ne de Paris katakompları. O, İstanbul'da, Ankara'da; derme çatma evleriyle yoksulluk kokan gecekondu semtlerinde ve İstanbul'un binlerce yıldır her tür entrikaya tanık olmuş mekanlarında. Sibel Köklü, Yalan Dünya adlı bu ilk kitabıyla, Türkçede yeni yeni tanımaya başladığımız polisiye türe özgün bir katkı yapıyor. Baş karakterin bir kadın olması bile bu türde fazla tanık olmadığımız bir durum. Okur, Rüya Keskin karakteriyle kadınlık içgüdülerine, kadınca zaaflara, kadınca inada ve aşka da tanık oluyor. Ancak tüm bunlar polisiyenin tadını güçlendiren, özünü hiç değiştirmeyen, farklı ve merak dozu yüksek bir polisiye maceranın yapboz parçaları olup çıkıyor. Rüya Keskin aramızda dolaşan biri. O, size sokakta basit bir soru soran, omzunuza çarparak geçen, dalgın yürüyen; bir kafede çayını yudumlayan, taksi bekleyen ya da herhangi bir vitrine bakan biri olabilir. Onu tanımak hem çok kolay, hem de çok zor. Onda ne dikkat çeken bir şapka, ne şüpheli bakan gözler, ne yakaları kalkık bir palto, ne de Baretta marka tabanca var.

Yorum yaz

Yorum Başlığı

mode_edit Yorum

Yorum yazmak için buraya tıklayarak login olunuz