DENİZCİ
Morris West
Polinezya’da bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışan Gummar Thorkild yerli kökenlidir ve hazırladığı profesörlük tezinde,yerli sözlü kültüründen hareketle;keşfedilmemiş bir adanın varlığını ileri sürmektedir.Tezi reddedilince,yenilik ve keşiflere meraklı varlıklı bir tüccarın sponsorluğunda,öğrencileri,bazı yakınları ve ölümünün yaklaştığını hisseden yarı meczup,yarı peygamber büyükbabası ile birlikte adayı bulmak üzere denize açılırlar.Yerli inanışında ada,Thorkild’in büyükbabası gibi meczupların,yüksek adamlarınölümü karşıladıkları yerdir ve büyükbaba da ölüm için katılmaktadır,sefere.
Seferin sonuna doğru bir kayıkla gemiyi terkeden büyükbabanın ardından adaya varırlar ancak,karaya çıkamadan gemileri batar.Ölenler olur.Karaya çıktıklarında,büyükbabanın ölmüş olduğunu görürler,kendinden önce adaya gelmiş diğer meczup peygamberlerin yanında yerini almıştır.
Batan gemiden çok az malzeme kurtarılabilmiştir.Uygar dünyadan uzak,yaşamlarını sürdürebilmek için en basit gereçleri bile imal etmek zorunda kalmışlardır.Thorkild’in liderliğinde kuralları olan bir küçük dünya yaratırlar kendilerine.Ancak,bu küçük dünyada,yeni ölüler yeni kayıplar kaçınılmazdır ve kayıplar yeni çalkantıları da beraberinde getirecektir.
Bir tür ütopya dile getirilmiş kitapta.Tek kişinin liderliği ile,demokrasinin fazilet ve zayıflıkları,çağdaş dünya ile,ilkellerin doğayla barışık yaşamları,günümüz toplumlarında kadın/erkek ilişkilerindeki iki yüzlülük ile ilkellerin dünyasındaki doğallık,sık sık çıkıyor karşımıza.
Adadaki yaşam,uygar dünyaya umutsuzca ulaşma çabalarından ve bu uğurda yeni kayıplardan sonra dinginliğe kavuşacak ve erkekler arasındaki çatışmaların temel nedeni olan kadınların cinsel özgürlüklerinin tanınması ve kabullenilmesi ile son bulacaktır.
Bence okuyun.