Bernie Rhodenbarr 7
Mayıs'ın son Çarşambası saat onu çeyrek geçe, güzel bir kadını bir taksiye bindirdim ve arkasından bakarak yaşamımdan ya da en azından mahallemden çıkışını izledim. Sonra ben de bir taksi çevirdim. Sürücüye West End ve Yetmişinci Birinci Sokak köşesine çek, dedim. Sürücü ana dili İngilizce olan o soyu tükenmeye yüz tutmuş kuşlardan biriydi. "Yalnızca beş blokluk yol" dedi. "Senin gibi genç birinin böyle güzel bir gecede takside ne işi var?" (Kitabın İçinden)
"Bogart'ın bu durumda ne yapacağını düşündüm. Son on beş günde hepsinde de Bogart'ın bulunduğu ya da başrol oynadığı otuz film seyretmiştim. Malta Şahini, Kasablanka ve Afrika Kraliçesi gibi bazıları herkesin bildiği filmlerdi. Invisible Stripes ve Men Are Such Fools gibileri ise kimsenin dumadığı filmlerdi. Bu filmlerde yanımda oturup patlamış mısırımı paylaşan kadın, perdedeki Bogart'ın insana yaşamla başa çıkabilmek için gereken her şeyi söyleyeceğine inanıyordu. Ben kim oluyordum da ona bunun aksini söyleyecektim ki? Ama Bogart için benim seçtiğim yoldan daha uygununu düşünemiyordum ki, o da aslında pasif bir yoldu. Bir şey olmasını bekliyordum. Belki Bogart olsa dizginleri eline alır, bir olay yaratırdı ama gördüğüm kadarıyla bunu genelde elinde bir tabanca olduğunda yapmaktaydı. Benim elimde ise kahrolası evrak çantam bile yoktu. Elime ancak bir elbise askılığı geçirebilirdim....."