“Bilmez miyim?” dedi Holmes gülümseyerek. Camdan dışarı bakıyordu. Pencereden görünen kırmızı ve sarı krizantemler rüzgârda sallanıyordu.
“Rüyalarımı anılarımın yıpranmış parçaları olarak görüyorum. Hafıza kendi başına bir insanın dokusu gibi. Rüyalarsa geçmişimizin kopuk iplikleri. Eğrilip büğrülenler ana dokudan sapsa da bir tarafıyla esasına bağlı kalıyor. Belki bu acayip bir düşünce, bilmiyorum. Yine de rüyaların bir tür hafıza olduğunu düşünmüyor musunuz? Yaşadıklarımızın soyut hali olduğunu.”
(Kitaptan)