Sıra dışı bir kahraman… Stephen King’in Amerika’nın yaşayan en iyi suç romanı yazarı ilan ettiği George Pelecanos’tan hafızalarınızdan kolay kolay çıkaramayacağınız sıra dışı bir karakter daha: Spero Lucas. Başarılı bir avukatın yanında araştırmacı olarak çalışan Spero Lucas’ın asıl işi çalınanları geri almaktı, ne pahasına olursa olsun. Bu yüzden bazen çok da hoş olmayan kişiler için çalışmak zorunda kalıyordu ama onun için o kişilerin kim olduğunun aslında hiçbir önemi yoktu. O sadece işten alacağı paya bakardı: Yüzde kırk! Kesinlikle sıradan biri değildi. Bildiğiniz hiçbir araştırmacı ya da dedektif tanımına uymuyordu. Evet, küçük notlar alıyordu ama Iphone’una. Gün boyu bir masanın başında ellerini yüzünde kavuşturarak kara kara düşünmüyordu. Hızlı harekete geçiyor, bisiklete biniyor, sokakları santim santim dolanıyordu. Kaliteli yemeği, güzel müziği ve lüks yerleri seviyordu. Ve tabii kadınları da! Hayatında hiçbir şey kalıcı değildi, uzun vadeli planlara yaşamında yer yoktu. Ne düşündüğüne ilişkin ipucu vermeyen derin yeşil gözleri vardı. Asla gitmeyeceği barlar vardı. Sohbetleri boş insanlarla takılmıyor, ironik insanlarla oturup içmiyordu. Ne teorilerle uğraşan hocaları dinlemek ne de bir ofiste tüm gün çalışmak ona göre değildi. Otuz yaşına gelmişti ve hayat elinden kayıp gidiyordu. Ama o birçok insandan daha şanslı olduğunu düşünüyordu. Yapmayı sevdiği bir şeyler bulmuştur hayatında çünkü sabah uyandığında bir amacı vardır.