Tutku ne denli kılık değiştirirse değiştirsin, karanlık oluşuyla bile kendini ele verir. Boşuna saklanmaya çalışan bir bakışın ardından tüm heyecanını açığa çıkarır. Hangi kılığa bürünürse bürünsün hep aynı ikiyüzlülüktür bu. Soğukluk ya da öfke, hatta kibir ya da nefret maskesini kuşanır ama iş işten geçtikten sonra. Bin bir türlü kıyafeti olan bu karanlığın hikâyesini anlatmama izin verin.
Çeyrek yüzyıldan biraz fazla yıl önce doğuda bir köyde doğdum. Bende başlangıç ve bitiş duygusu yoktur. Bana ne zaman doğduğumu söylediklerinde üzülüyorum. Söylediklerinde kaç yaşında olduğumu hatırlıyor dahası zamanın yükünden kurtulamıyorum. Bazen:
“Issız bir adada doğup yaşasaydım ölümün varlığından da kuşku duymazdım.” diye düşünürüm. Ama her insan ölüm duygusuyla doğar bunu biliyorum. Çıkacağım yolculuk bu kuşku ile başladı ve ben zamanın karanlığında kaybolan bu toprakların ölümsüzü olmak için kalan ömrüme bir hediye bıraktım.