Tevrat’taki ilk suç hikâyesinde Kabil kardeşi Habil’i katletmişti; Sophokles’in Kral Oidipus’unda oğul bilmeden de olsa babasını öldürmüştü; Shakespeare’in Macbeth’inde derebeyi, ülkenin kralının canını almıştı. Yani bu kadim cinayet hikâyelerinde ölen de öldüren de erkeklerdi.
Edebiyatın ilk dedektifi C. Auguste Dupin, Edgar Allen Poe tarafından; dünyanın en tanınmış kurgusal karakteri Sherlock Holmes ise bilindiği üzere Arthur Conan Doyle gibi erkekler tarafından kaleme alınmıştı.
Bütün bunlara rağmen bendeniz cinayet romanları yazmanın kadın düşünme biçimine daha yakın olduğunu düşünürüm. Çünkü kadınların ayrıntıları görebilme yeteneği çok daha gelişkindir. Aynı zamanda verileri doğru değerlendirebilecek sağduyuya ve gizemli olanı çözümleyecek zekâya sahiptirler.
Polisiye Edebiyat Pantheonu’nda en yüksek zirvelerden birine sahip olan Agatha Christie bu düşüncemin en somut kanıtıdır. Agatha Christie’nin hemen yanına, suç edebiyatına yepyeni bir soluk getiren büyük usta Patricia Highsmith’i de eklemezsem haksızlık yapmış olurum. Ve elbette dünyadaki onlarca başarılı kadın yazarı…
Ama sadece dünyada değil, son zamanlarda ülkemizde de olması gereken oluyor, kadın yazarlarımız polisiye edebiyatta birer yıldız gibi parlıyor. Yazdıkları romanlarla hikâyeler suç edebiyatımızın oluşumunda belirleyici rol oynuyor, her geçen gün daha çok ilgi görüyor. Bu hakikati anlamak için, elinizde bulunan kitaptaki kadın yazarlarımızın hikâyelerini okumak yeterli.
Ahmet Ümit