Alman işgalinin son aylarında kargaşa içindeki Prag. Çek Başkomiser Beran ve yardımcısı Komiser Morava'nın çözmek zorunda oldukları çetrefil cinayetler dizisi. İç organları titizlikle çıkarılmış kurbanlar. Rolü, cinayeti aydınlatmaktan çok Çek polisinin son anda direnişe ne ölçüde katılacağını ortaya çıkarmak olan Prag Gestaposu'ndan Başmüfettiş Buback. Ve böylece kedi fare oyunu başlar. Dul Kasabı, Prag'ın benzersiz atmosferinde sürükleyici bir polisiye roman olmakla kalmıyor, fail ve kurban, intikam ve misilleme, suç ve ceza, cinayet, nefret mekanizmaları ve bu mekanizmaların dinsel, ulusal gerekçeleri üzerine bir mesel biçimini alıyor.
DUL KASABI
Pavel Kohout
1945 baharı.III.Reich çöküşün eşiğindedir.Prag’da Çek polisinin Cinayet Masası dedektifleri,dul kadınları hedef alan bir seri katilin peşindeyken,kendilerine yardımcı olmak üzere görevlendirilen,fakat gerçekte;Çek polisinin olası direnişi örgütlemesini izlemek ve önlemekle yükümlü bir Gestapo ajanıyla işbirliği içinde çalışmak zorundadır.
Dul bir kadının peşinden giderek ailesini terketmiş bir babanın ardından,annesinin tahakkümü altında yaşamak zorunda kalmış olan katil,adeta tüm dulları dünya üzerinden silmeye kararlıdır.
Prag’da yaşanan kargaşa,Hitler’in intiharı ile tam bir kaosa dönüşecek,katil bu durumdan yararlanarak bir Çek direnişçisi kimliğine bürünüp ufak bir çetenin liderliğine kavuşacak ve vahşi cinayetlerine hız verecektir.Eşini de bu katile kurban veren Dedektif Morava,katilin yeni zırhını delebilecek mi?
İlgiyle okudum.Tavsiye ederim.