menu

Başkomser Nevzat

Yazan: Sevin Okyay
Yayın Tarihi: November 19, 2011 11:23

Daha önce onu Ahmet Ümit'in iki kitabında ve iki dizide tanımıştık, görmüştük. Kitaplar, 'Şeytan Ayrıntıda Gizlidir' (dizilerden birinin adı da buydu) ile 'Çiçekçinin Ölümü'. İkinci dizinin adı ise, 'Karanlıkta Koşanlar'dı.
Üstadı birinde Çetin Tekindor oynuyordu, birinde Uğur Yücel. Gene de benim Başkomiser Nevzat'ıma en yakın olan 'görsel Nevzat, 'Çiçekçinin Ölümü' çizgi romanında ve İsmail Gülgeç'in imzasını taşıyor.
Ahmet Ümit'in son kitabı 'Kavim'de de Başkomiserimiz gene birlikte çalıştıkları ekibiyle, Ali ve Zeynep'le birlikte. Ümit, "Bu karakteri ayrıntılı olarak anlatmam gerekiyordu," diyor. En azından, herkesin merakını gidermek için. Nevzat'ı kafasında canlandırırken aklına, 12 Eylül öncesi öldürülen Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul gelmiş. "Adalete inanan, çok iyi bir adamdı. Karanlık güçler tarafından vuruldu." Bir de 'Seven'daki Morgan Freeman karakterinden etkilenmiş. Yani, "Artık suçla baş edemeyeceğini bilen ama elinden de başka bir iş gelmeyen polis!" (Erdem Öztop söyleşisi.)
Nevzat, alaturka bir İstanbullu.

Balat'ta oturuyor. Zaman zaman onu yolda bırakan 58 model bir Chevrolet'si var. Osmanlı mutfağı ile Türk sanat müziğine düşkün. Sevgilisi Evgenia'nın işlettiği Tatavla meyhanesine gittiğinde, rakı refakatinde Müzeyyen Senar şarkıları dinliyor. Süper bir kahraman olmaktan da uzak. Gerçi başarılı bir polis ama, kendi karısıyla kızının katillerini bulamamış. Yalnız, hüzünlü, suskun bir adam.


'Kavim', belki de şimdiye kadarki en iyi Ahmet Ümit kitabı. Bu toprakların çeşitli kültürlerini, tarihini, dinlerini hem günümüzle, hem sağlam olay örgüsü olan bir hikâyeyle birleştirmesi, ustalık gerektirdiği gibi, okurun ilgisini daha da çeken bir özellik. Belli ki Ümit, 'öteki'ni kabul etmemenin, kendini ispat etmek, öne çıkarmak için onu ortadan kaldırma eğilimi duymanın ne kadar tehlikeli (aslında ne kadar da nafile) bir yaklaşım olduğunun farkında. Bu toprakların bütün kültürlerini bağrımıza basarak daha zenginleşeceğimizi düşünüyor. Bir polisiyeden söz edip esrarı hiç anlatmamak olmaz.


Başkomiser Nevzat ve ekibi, Elmadağ'daki bir cinayet mahalline gittiklerinde, haç şeklinde kabzası olan bir bıçakla öldürülmüş adamın cesedinin bulunduğu odada ortasından açılmış, bir cümlesinin altı maktûlün kanıyla çizilmiş bir Kitabı Mukaddes bulurlar. Sayfa boşluğuna da, gene kanla, 'Mor Gabriel' yazılı. Maktûl Süryani. Bir dostu, Nusayri asıllı ama agnostik. Bir başka dostu ise kendini Aziz Pavlus sanan bir Antakyalı. Bu arada cinayetler de birbirini izliyor, elbette.

Dinsel semboller gene sürüyor. Esrarı iyi kurulmuş, oturtulmuş, dili çok akıcı bir kitap.


Ama bizim esas meselemiz, Başkomiser Nevzat. Onun, polisiye edebiyatın bellibaşlı polisleriyle başa çıkacak sağlam ve yürek burkucu bir karakter olduğunu düşünüyorum. Celil Oker'in Remzi Ünal'ını da severim ama o polis değil, malum. Barbara Nadel'in Çetin İkmen'i de bana hep yapay gelmiştir. Başkomiser Nevzat ise, öyle değil. Onda Maigret'nin, Wexford'un, Brunetti'nin kumaşı var. Namuslu bir polis, haksızlıklara başkaldırıyor. Bazen üstelerinden geliyor, bazen gelemiyor. Yaşlandıkça, dünyayı değiştirme umudu daha da azalıyor, gözlerindeki ışık biraz daha soluyor. Başkomiser Nevzat, o ışığı yardımcısı Ali'nin gözlerinde görüyor ama bu idealist gencin hevesi ve inancı moralini düzeltiyor mu dersiniz?


Ne gezer! Polisin rüyasının sokaklara inince sona erdiğini düşünen kahramanımız, bu kuralın birkaç istisnasına 'gerçek kahramanlar' diyor. Ne yazık ki Ali gibiler gözlerini budaktan sakınmadıkları için pek uzun yaşamazlarmış. Peki, 'Kavim' karamsar bir kitap mı? Hayır, değil. Ümit, Nevzat konusunda da, kültürler konusunda da halen ümitli...

Kategori: Sevin Okyay Yazıları
Etiketler:
Ahmet Ümit
Kavim

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic