"At Hamlesi"nde, yine çok sevdiği Sicilya'yı anlatıyor Camilleri. "At Hamlesi"nde -belki de tarihi romanların gördüğü ilgiyi de hesaba katarak- 1870'li yıllara uzanmış; bugünün izini geçmişte sürüyor yazar. Değirmenlerin devlet denetiminde olduğu, değirmencilerin ağır vergilerden kurtulmak için kasabanın bütün eşrafı, avukat, emniyet müdürü ve jandarma komutanı, kısacası bu gelirden çıkar elde edebilecek bütün herkesle işbirliği yaptığı bir zaman diliminde, kasabaya son atanan temiz ve dürüst devlet memuru/müfettiş Bovara Giovanni ile tanıştırıyor bizi. Sicilya’da mafya ilişkilerinin nasıl bir doğallık içerisinde yürütüldüğünü mizahi bir dille vurgulayan Camilleri, kurulmuş düzenin önüne dikilenlerin başına gelecekleri şaşırtıcı bir basitlikle sergiliyor. Neyse ki hem dürüst hem de akıllı bir adam Giovanni. Üstelik Kuzeyden gelmesine rağmen Sicilya'yı, Sicilya'nın kendine özgü kurallarını iyi biliyor. Hiç bir zaman içine alınmayacağı, gerçeklerin ifşa edimeyeceği bir halkı doğrudan polis gücüyle boyun eğdirmektense, tam bir satranç oyuncusu gibi oynuyor oyununu.
Sicilya'nın toplumsal dramını tarihsel geçmişi içerisinde polisiyelere özgü bir kurguda anlatan Camilleri, adaya dışarıdan gelen bir müfettişin yürüttüğü mafya cinayetini, merak ve heyecan ögelerini sonuna dek kullanarak işlemiş ve iki ayrı İtalya arasındaki köklü kültür ve davranış ayrılıklarını ortaya koymuş. Klasik polisiyelerin aksine, dış mekanların, insan tiplemelerinin ve sosyal farklılıkların önemli birer anlatım unsuru olduğu bu romandaki yer ve şahıs adlarını değiştirdiğinizde, karşınızda Türkiye'yi, Susurluk'taki tetikçi-siyasetçi-emniyetçi üçlüsünü bulabilirsiniz. Metni Sicilyalı'laştıran, karakter çizimlerindeki canlılık olmuş. Hırsları, cinsellikleri, coşkulu davranışları, öfkeleri, intikam tutkularıyla, bu toplumun cinayetlerle bağı olabilecek her kesiminden insanı resmi geçit yapıyor önümüzde.
Romanın biçimsel yanı da ilgi çekici. Uzun bir bölümde, olayların gelişimini ve çeşitli iktidar gurupları arasındki ilişkileri, romanda yer alan karakterlerin birbirlerine yazdıkları mektuplardan çıkarıyoruz. Ayrıca hikaye boyunca cinsellik de hiç ihmal edimemiş. Çok açık bir anlatım olmasa da, insani davranışların belirleyici dinamiklerinin başında geliyor cinsellik.
Mafyanın ekonomik, toplumsal ve siyasi örgütlenmesinin artmasına paralel olarak, gözünü toplumdaki suça dikmiş olan cinayet romanlarının yapısında da önemli değişikler olması kaçınılmazdı. Bunlardan en önemlisi, bireysel insani itkilerle işlenen “artistik cinayetin” yerini, ekonomik nedenlere dayalı “kanlı katil” olaylarının almasıydı. "At Hamlesi", işte bu yeni nesil polisiyeleri arasında bir yerde değerlendirilebilir. Artık, “şiddet, örgütlü suçun başlıca amacı değil, karı en çoğa çıkarma hedefinin araçlarından birisi” ve siyaset suç örgütünün ayrılmaz bir parçasıdır. Ne kadar tanıdık değil mi?
Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları