Üst üste yazdığı “best-seller” tarzı casusluk romanlarıyla türün ülkemizdeki en deneyimli isimi Osman Aysu, Yedinci Uzman’da İngiltere, Fransa, Rusya, Türkiye ve Irak’ta gelişen casusluk hikayesini Bağdat’ta noktalarken silah denetçilerinin raporlarına aldırış etmemiş ve Irak’a saldıran ABD ile İngiltere’nin iddialarını desteklemeye soyunmuş…
Yukarıda saydığım ülkelerin önemli kentlerinde ard arda öldürülen bilim adamlara düzenlenen suikastlerin ardındaki sır perdesini aralamak için yanyana gelen Batılı istihbarat örgütleri ve MİT görevlileri, cinayetlerin ardındaki nedenin Irak’ın geliştirdiği yeni bir kitle imha silahı olduğunu fark ediyorlar. Yedi uzmandan Irak dışında yaşayan altısı, Batılıların bir ipucu elde edememesi için öldürülmüşlerdir. Tehlikeyi bertaraf etmek için Bağdat’a sızanlar arasındaki en maharetli ajanlar ise elbette “bizimkiler”dir.
Bush ve Blair’in bile bugün arkasında durmadıkları saldırı gerekçesi, herhalde bir tek Osman Aysu’yu ikna etmiş olacak ki, şu tarz ifadelere göstermeye çalışıyor Irak tehditini; “çok güçlü... Bilinen kitle silahlarının en korkuncu. Etkileri müthiş. Ana maddesi Antrax gazı... Dünya üzerinde üretilmiş en tehlikeli kimyasal silahı”... Bir yemin etmediği kalıyor Aysu’nun.. Neyse, uzatmayalım, romanın sonunu da şöyle bağlıyor; “Amerika bu işten karlı çıktı. Artık uluslararası arenada Irak’ı itham edecek kozları vardı ellerinde ve Birleşmiş Milletler’in denetçilerinin raporlarından daha güçlü delillere ulaşmışlardı. Bunun pratik sonucu ise askeri müdahale şansı elde etmeleriydi.” Aysu ve onun gibi düşünenler, ABD’nin üçüncü dünya ülkelerine -müdahale değil- saldırı için meşru bir nedene artık ihtiyaç duymadığını hala anlamamakta ısrarlılar. Tüm zamanların bu en gayrımeşru savaşına kendince bir omuz veren “Yedinci Uzman”, çok kötü bir roman, “kıraldan çok kıralcı” deyimini açıklamak için bulunmaz bir örnek.
Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları