menu

İlkeller Cehennemi - İsmail Karalı

Yazan: A. Ömer Türkeş
Yayın Tarihi: March 26, 2012 15:40

Şekerspor, Ankaragücü, Giresunspor ve Rizespor gibi takımların formalarını giyen, iki kez A milli takımına çağrılan, futbolu bıraktıktan sonra çeşitli takımlarda teknik direktörlük görevi üstlenen İsmail Karali’nin ikinci romanı İlkeller Cehennemi, dergilerde tefrika edilenleri saymazsak eğer, Aziz Nesin’in Gol Kralı Sait Hopsait(1957), Orhan Kemal’in Küçücük(1960), Celil Oker’in Kramponlu Ceset(2000), Kamuran Gürün’ün Selim ile Celine(2002), Memet Fuat’ın Sana Deliler Gibi(2002) romanlarıyla Fürüzan ve Yekta Kopan’ın kimi hikayelerinde rastladığımız futbol dünyası içinde geçen bir roman. Ancak hemen belirtelim, futbolu merkezine alsa da, seçtiği tarihsel dönem ve o tarihe denk düşen olaylarlarıyla, İlkeller Cehennemi daha çok siyasi polisiyeler içerisinde mütalaa edilebilir. Zaten Karali de “Futbolun Gölgesinde Terör” alt başlığı taşıyan kitabına yazdığı Sonsöz’de mekanın Karadeniz(Rize) olmasına rağmen “şiddet, spor, sömürü ve terörün tüm Türkiye’yi ve dünyayı içerdiğini” vurguluyor ve mahşerin dört atlısının, yani Nurettin Güven, Turan Çevik, Metin Kaya Çağlayan ve Oral Çelik’in başkanlık yaptığı Malatyaspor‘un çarpıcı konumunu daha önce bilmiş olsa, mekan olarak orayı seçeceğini söylüyor.

70’li yılların sonlarındayız; Yeşil kent’in küme düşme tehlikesi yaşayan takımı Yeşilspor, kendi sahalarında yapacağı Fenerspor maçına hazırlanıyor. En büyük silahı ise milli takıma kadar yükselen golcüleri Murat. Murat’ın zihni ise bir yandan sezon sonunda evlenip bu kentten ayrılma kararı aldıkları sevgilisi Filiz, diğer yandan kente geldiği söylenen abisi Adil ile meşgul. Çünkü Adil, radikal sol örgütlerden birisinin bölge sorumlusu ve polisin ülke çapında aranan bir devrimci.

Adil ve arkadaşlarının gerçekleştirdikleri banka soygunuyla, ödenmeyen işçi maaşları ve çay ürün bedelleri için yapılacak mitingle kentteki hava gerginleşmiş, polis grev hazırlığInı engellemek ve bilinmez bir tarihe ertelemek için alabildiğine kışkırtıcı davranmaya başlamış, durumdan görev çıkaran faşistler de hazırlıklara başlamışlardır. Üstelik Komando Cihat adlı bir tetikçi de hem Adil’in hem de kişisel düşmanlığı nedeniyle Murat’ın peşindedir. Bütün bunlara Pazar günkü kader maçının heyecanı da eklenmiş, derin bir sessizliğe, ama fırtına öncesi sessizliğe bürünmüştür Yeşil kent.

Adil’i yakalamak izleyen polisler tarafından dövülen Murat, maç saati geldiğinde, abisinin uyarılarını da dikkate alarak sahaya çıkmaz. Adil, Yeşilspor’un yenilip küme düşmesinin kentte yaratacağı öfkenin solcuların lehine olacağını düşünmektedir (bir nevi suni denge tahlili!..). Nitekim Fenerspor ard arda golleri sıralayınca trübünlerde kaynama başlayıverir. Sevgilisi Filiz’in ikna ettiği Murat ikinci yarıda sahaya çıkacak, sahaya bakan bir inşaatta konuşlanan Komando Cihat ise silahını besmeleyle sıvazlamaya başlayacaktır…

İsmail Karali, bir Anadolu kentindeki futbol heyecanını, futbolun ifade ettiği anlamları, futbol takımları etrafında çöreklenen iş adamlarının mafyatik bağlantılarını, onların futboldan sağladıkları çıkarları, kaderleri bir iki kişinin keyfine kalmış futbolcuları ve bütün bunları görmezden gelip futbolu bir gövde gösterisine, bir kimlik sorununa çeviren taraftarları –günümüzle raharlıkla ilişkilendirilebilecek- kadar açık bir biçimde dile getirdiği romanında,  bu kriminal dünya ile dönemin siyasi gelişmelerini yanyana getirmiş. Üstelik sahadaki sonucun ne olacağı ile Komando Cihat’ın suikast planının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği arasında kurduğu ilişki ile gerilimli bir atmosfer de yaratmış. Şiddetin toplumun her yanına sinmişliğini vurgulamak açısından belki anlamlı olabilecek bu yaklaşım, Karali’nin bütün roman kişilerini, özellikle de silahlı eylemci tiplerini ödünç alınmış klişelerle canlandırmasıyla başarısızlığa uğruyor. Bu başarısızlıkta Karali’nin hem anlatıcı olarak kendisinin söylediği hem de Filiz’e söylettiği uzun siyasi söylevlerin de payı var; 12 Eylül ile futbol dünyasını buluşturan bu özgün hikayeyi derinliksiz bir iyi-kötü çatışmasına indirgemiş. Futbolsever okuyucular için inandırıcılığı zedeleyen bir başka nokta daha var; Karali, futbolun içinden gelmiş birisine hiç de yakışmayan biçimde, sadece sondaki kurgu gereği Murat’a olağanüstü yetenekler bahşedip ona futbolun mantığını alt üst edecek düzeyde bir kurtarıcı misyonu biçiyor.

 

Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları
Etiketler:
İlkeller Cehennemi
İsmail Karalı

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic