menu

Türkiye’de Geçen Yabancı Polisiyeler (Bölüm:1)

Yazan: Oğuz Eren
Yayın Tarihi: February 01, 2010 15:29

Konusu Türkiye’de geçen yabancı polisiyelere göz attığımızda, ülkemizin iki farklı sebeple mekan olarak seçildiğini görürüz. Birincisi, klasik polisiyede, İngiliz salon polisiyesi şablonundan uzaklaşılıp, egzotik mekanlara yer verme eğilimidir.

İkincisi, Türkiye’nin, klasik casus romanında düşman addedilen SSCB ile komşu, Batı müttefiki bir ülke olmasıdır. Bu tür casus romanlarında, ülkemizin İngiliz veya Amerikalı ajanlarla, Rus meslektaşları arasında geçen çarpışmalara sahne olduğunu görürüz.

Soğuk savaş dönemi casus romanlarının yerini bugün, uluslararası terör ve suç örgütlerini, uyuşturucu mafyasını konu eden suç romanları aldı. Bunlar arasında da, Kurtlar İmparatorluğu gibi örnekler görüyoruz.

Yazımda, mekan olarak ülkemizi seçen polisiyelerin olabildiğince tam bir dökümünü vermeye çalıştım. Çoğu dilimize çevrilmemiş eserleri, kimine daha çok, kimine sadece bir iki cümle yer vererek, tanıtmak istedim. Yazının ilk bölümünde, orijinal yayın tarihi 1960 ve öncesinde olan polisiyeleri ele aldım.

İki öncül


Listemizdeki ilk iki roman, Allen J. Hubin’in Suç Romanı bibliyografyasında yer bulmuştur. Buna karşın, polisiye kurgunun özelliklerini tam olarak taşımazlar. Her ikisi de birer cinayet öyküsüdür, ama polisiyeden ziyade, dramatik kurguya sahiptirler.
William Bury Westall


İngiliz yazarı William Bury Westall, (1834-1903) polisiye ve aşk romanları yazmış bir gazeteciydi. Westall’ın 1902 tarihli Sacred Crescents: A romance adlı romanı, ülkemizde geçiyor.
Claude Farrère


Claude Farrère, ya da adını verdiğimiz caddenin ismiyle anarsak Klod Farer, Pierre Loti gibi bir Türk dostuydu. 1910 yılında Osmanlı devleti tarafından Mecidiye Nişanı’na layık görüldü. 1922 yılında İzmit’te Atatürk tarafından Farrère adına çay daveti verildi.

Yazarın 1906 tarihli L'homme qui assassina (The Man Who Killed) adlı romanı maalesef dilimize çevrilmedi.* 1920-1931 yılları arasında beş kez filme alınan, bunun yanısıra tiyatroya da uyarlanan roman, İstanbul’daki Fransız elçiliğinde askeri ateşe olarak görev yapan Sir Archibald Falkland’ın trajik öyküsünü anlatır. Falkland, karısından soğumuş, Lady Edith’e gönlünü kaptırmıştır. Amerikan ateşesi Yüzbaşı Loring ise Archibald’in karısına aşıktır. Bu aşk dörtgeninden, doğal olarak kan çıkar.

İstanbul’un Esrarı


İstanbul'da geçen ilk gerçek polisiyenin, Paul de Regle** isimli bir Fransız yazarın, İstanbul’un Esrarı (1912) adlı romanı olduğunu not düşelim; ancak ne bu roman, ne de yazarı hakkında başkaca bir bilgimiz yok.

Arsen Lüpen'in kısa ziyareti


Arsen Lüpen'in İstanbul'un bir köşkünde geçen kısacık bir macerası, özgün ismi Les Confidences d'Arsène Lupin olan 1913 tarihli öykü derlemesinin bizde “Arsen Lüpen İstanbul'da” ismiyle basılmasına yol açar. Selek Yayınevi'nin Arsen Lüpen serisinin 16. kitabı olarak, Selami İzzet Sedes çevirisiyle 1958'de basılan kitabın son öyküsünde, İkbal hanım, bir dostuna, meşhur hırsızın kendisine nasıl yardım ettiğini anlatmaktadır.

Doğudaki Sır


John Buchan ismini bugün dahi bilinir kılan roman, 39 Basamak. Hitchcock, 1915 tarihli Buchan romanını 1935’te filme alırken epey değiştirmiş olsa da, yazar hem siyasi yaşamı, hem de polisiye ve korku türlerindeki verimi nedeniyle, yadsınamaz bir üne sahiptir.

39 Basamak, Buchan’ın karakteri Richard Hannay’in ilk macerasıdır. Gizli Ajan Hannay’i dört Buchan romanında daha görürüz : Greenmantle (1916), Mr Standfast (1919), The Three Hostages (1924), The Courts of the Morning (1929) ve The Island of Sheep (1936)

Hannay, ikinci macerası Greenmantle’da arkadaşı Sandy ile İstanbul’a gelip, Müslüman dünyasını kendi tarafına çekme uğraşındaki Almanlarla mücadele eder. Roman, 2003 yılında IQ Kültür Sanat tarafından Doğudaki Sır adı altında yayınlandı.

Şarlo İstanbul’da


Charlie Chaplin filmlerinin meşhur serserisi, aktörünü şöhrete kavuşturduğu ilk yıllarda, 16 kitaplık bir polisiye parodi serisinin de kahramanı olmuş. Seride Şarlo, dönemin en sevilen polisiye karakterlerinden Nick Carter’ın bir taklidi olan Nick Parter’ın baş yardımcısıdır. Bu seri, orijinal olarak Les Aventures Comiques de Charlot Détective ismi ile 1922-1923 yıllarında yayınlanmış; 1923’te İtalyancaya, (Le Avventure di Charlot) 1924’te ise “Şarlo Polis Hafiyesi / Gülünçlü Sergüzeştleri” başlığı altında dilimize çevrilmiş. Orijinal serinin yazarının kim olduğu bilinmiyor; ancak çevirileri yapan Bedia Servet’in, daha sonraları Server Bedi imzası ile de birçok eseri yayınlanan Peyami Safa olduğu kesin gibidir.

Şarlo, Parter’ın diğer yardımcılarından Miss Rud ile nişanlanmış, filmlerden tanıdığımız Şarlo’dan farklı olarak küçük bir servet edinmişken, yolu İstanbul’dan da geçer. Böylece, ülkemizi ziyaret eden ilk polis hafiyesi olmak payesi de, Şarlo’ya düşüyor!

Serinin “Şarlo İstanbul’da” başlığını taşıyan kitabında, Miss Rud, İstanbul’da yaşayan halasının vefatı üzerine, ilk vapurla ülkemize gelir. Biriktirdiği parayla şehir dışında bir villa satın alıp, nişanlısına sürpriz yapmak isteyen Şarlo’nun bu geziden haberi olmamıştır. Nişanlısının ülkemize geldiğini öğrenince, “Her biri beş on kadın seven Türk’lerin, memleketlerine gökten düşer gibi yapayalnız gelen bu nazlı meleği rahat bırakmayıp, ucu bucağı olmadığı söylenen haremlerden birine atacakları” korkusuyla buhran geçirir. Neyse ki, Nick Parter da onu, azılı bir hırsızı yakalamak üzere İstanbul’a gönderecektir. Oysa İstanbul’da Miss Rud’u değil, kendisini kötü bir sürpriz beklemektedir.

Şarlo’nun, Türkler’den korkusunun beyhude olduğunu anlayıp, İngilizlerin Türkler’e zulmünden dem vurduğu, İstanbul’a hayranlığını dile getirdiği pasajların belirli ölçüde çevirmen tarafından eklendiğini düşünüyorum.

Graham Greene


Meşhur İngiliz romancısı Graham Greene, ilk gerçek başarısını, 1932’de yayımladığı Stamboul Train ile kazandı. 1934’te Orient Express adı ile filme alınan romanın Amerika’daki ilk baskısında da, filme verilen isim tercih edildi.

Romanda, Doğu ekspresi ile İstanbul’a bir iş için yolculuk etmekte olan Yahudi işadamı Myatt, zor durumdaki Coral Musker’le kompartmanını paylaşır. Trende yer alan sosyalist lider Dr. Paul Czinner, yolculuk esnasında tutuklanır. Polis, Czinner’in yandaşı sandığı Coral’i de tutuklayıp hapse gönderir. Myatt, aşık olduğu kadını, ve dolayısıyla Czinner’ı da kurtarmak üzere harekete geçer.

İki Düzeltme

*Çevrilmiş meğer. Peyami Safa tarafından çevrilip Osmanlı alfabesiyle basımı yapılmış.

**Yazı Virgül'de yayınlandıktan sonra Irvin Cemil Schick'ten Paul de Régla hakkında aşağıdaki bilgiyi aldım :

1. Paul de Régla (Regle degil), asil adi Paul André Desjardin olan ve bircok kitabi olan bir yazardir. BnF kataloguna gore dogum tarihi 1838'dir, olum tarihi katalogda belirtilmemis. Kitaplarinin epeyi Osmanli Imparatorlugu'na dairdir, birkac tanesi ise Hiristiyan dinini yahut tip ilmini konu edinmektedir. Ilk defa 1897'de cikan Les Mystères de Constantinople (Istanbul'un esrarlari) ve bunun devami niteligindeki Les Secrets d'Yildiz aslinda polisiye sayilmazlar, daha ziyade tarihi roman demeli. Veyahut da kurgulastirilmis tarih.

Kategori: Makaleler

Yorum yaz
mode_edit