menu

Rüzgarsız Şehir - Cenk Eden

Yazan: A. Ömer Türkeş
Yayın Tarihi: November 19, 2011 14:19

"Bir Kim Kessler 'uzay' polisiyesi" olarak takdim edilen "Rüzgarsız Şehir", bilimkurgusal bir polisiye öykü. Romanı türlere ayırmak tartışma konusuyken, iki türün karışımının yeni bir tür mü olacağı, yoksa ağırlıklı olan temaya göre türlerden birine mi ait sayılacağı, sorunu daha da karmaşıklaştırıyor. Aslında, polisiye roman külliyatında bilimkurgusal özellikler taşıyan metinler fazla değil, oysa ki bilimkurgu edebiyat içinde polisiye janrlar taşıyan bir çok romana rastlıyoruz. Ama, biz yazarın adlandırmasını tercih edip, önceliği polisiyeye verelim. Böylelikle, alışılmış polisiyelerden farklı bir metinle karşı karşıya gelmiş oluyoruz.

"Tarih, yıldız tarihiyle onbeşbinikiyüzkırküç". Yaşanılan gezegende yaklaşan son bekleniyor, ve oldukça kaotik bir yaşam tarzının hüküm sürdüğü bir toplumsal yapı sergiliyor yazar. Bağımsız detektif Kim Kessler, seri cinayetler işleyen bir katilin peşindedir. Katil, -milyonlarca izleyici gibi- hayranı olduğu bir medya yıldızının yer aldığı rüyaları satın alan insanları şiddet dolu yöntemlerle öldürmektedir. Sonuçta, rüya satıcısı bir kişiyi ve rüya karaborsacılarını takip eden polisler, rastlantıların yardımıyla muammayı  çözerler.

Kısaca özetlemeye çalıştığım öykü, elbette metin hakkında yeterli ipuçlarını vermiyor. Oysa yeterince heyecanlı bir roman yazmış Cenk Eden. Özellikle sonlara doğru gerilim iyice artıyor, eski geminin koridorlarında polisleri öldürerek ilerleyen katilin kimliği ortaya çıkınca oldukça şaşırıyoruz. Elbette böylesi bir şaşırtmacayı yakalamak için, klasik polisiyelerin yazar ve okuyucu arasındaki centilmenlik anlaşmasını biraz çiğnemiş yazar. İpuçları çok net olmamakla birlikte, mevcut. Ancak, polisiye metin kurallarından "katil polis olmamalıdır", ve "katil sayısı birden fazla olmamalıdır" maddelerinin ihlal edildiğini görüyoruz, ama,  klasik bir polisiye değil "Rüzgarsız Şehir", muammanın çözümünden çok, öykünün gerilimi önem kazanıyor, ve zaten detektifler de akıl yürüterek bulmuyorlar katilleri.

Yazar arada bir geçmişe -yani bugüne- ilişkin eleştirili ve alaycı bir dil kullanmış. Mesela "zor yaşam şartlarının bu tür bir gereksinimi zorunlu kıldığı koloniler dışında bu giysilerin kullanılması lükstü, ama Watanabe'nin ataları da yüzlerce yıl önce kaymak gibi asfaltların üzerinde dört çekişli arazi araçları kullanıyordu", ya da "galaksi otobanının ihalesini kazanmış bir müteahhit kadar kendini beğendiği bacak bacak üstüne atışından belli oluyordu" tarzındaki betimlemeler, gelecekle değil doğrudan bugünle ilgili. Aslında polisiye öykünün kendisi, gelecekteki medya ve star çılgınlığı üzerine kurulu olmakla, Türkiye'nin içinde yaşadığı toplumsal duruma yönelik bir eleştiri anlamını taşıyor. Öykünün diğer önemli taması rüya ticareti de bir tür metafor. İnsanlardaki artık tükenmiş düş gücünü yeniden sağlayarak, bir tür özgürlük alanı açıyor rüyalar.

Polisiyelerde, bilge detektifin ağzından feylesofça sözcükler dökülür sık sık. Bu romanda yalnızca detektifin değil, anlatıcının, yani yazarın kaleminden de "yalnızlık sönen bir mum gibi ağır ağır yakar insanı", veya "Odanın ortasında telefon çalmaya başladı. Ani ve apansız bir saldır, beklenmedik bir şok. Aşk gibi, ölüm gibi" tarzında artistik ve anlamlı düşünceler çıkıyor. Öyküye, "şehir, ağır bir ruh çöküntüsünün altında çaresiz inliyordu. İnce bir yağmurun ıslattığı boş sokakları sarıp sarmalayan sentetik huzurun hain kolları, pencerelerinden soğuk mavi bir ışığın sızdığı küçük odalardan içeri sessizce süzülüyordu" biçiminde, polisiyelere hiç de uygun olmayan bir uslupla başlayınca, "acaba yüksek edebiyata ilişkin bir metin mi okuyacağım" diyerek kaygılandım(!), neyse ki bu tarz dilsel güzelliklerden çabuk sıyrılmış Cenk Eden. Eğer yerli yerinde kullanılmazsa, eylemi bloke eden belagat, polisiye metni zedeler, mesela, Taner  Ay'ın polisiye romanı "Marsyas'ın Cesetleri" de, böylesi entellektüel tutkular nedeniyle sevimsiz hale gelmişti.

Bilimkurgusal zaaflar

Zenginler, yoksullar, polisler, fuhuş, kumar, evlilik müessesesi, Cola, ibne sözcüğünün hala bir küfür oluşu, kağıt para kullanımı, karaborsa, kepek önleyici şampuan gibi tanıdık ilişki, sıfat ve isimlerin, "yıldız tarihiyle onbeşbinikiyüzkırküç" yılında geçen bir öyküde ne aradığını merak edebilirsiniz. Bir dolu teknik cihaz ve çalışma prensibi anlatmaktan öte bir şeydir bilimkurgu. Daha yakın bir tarih ele alınsaydı, bugün ile olan benzerlikler daha kolay kabul edilebilir, ama yılı onbeşbinlere götüren yazarın, artık ciddi bir gelecek tasarımı yapması gerekirdi.

Bilimkurgu metinlerdeki atmosfer ve mekan tasarımı çok önemlidir. Sadece biçimsel anlamda değil, ama, yazarın geleceğe yönelik değerlendirmelerini taşıyan amaçsal bir araç olarak öyledir. Elbette yaratılan karakterler için de geçerli bu söylediklerim. Hele işin içine bir de polisiye kurgu katılmışsa, karakterler, mekan ve atmosfer üçlüsü, romanın başarısının sorgulandığı alanın kendisi olur. "Rüzgarlı Şehir" de, bu üçlünün her zaman uyumlu olarak birarada oluşundan sözedemiyoruz. Karakter özellikleri, sanki 1999 yılından çıkıp gelmişler gibi bir görünüm arzediyor. Aradan geçen binlerce yılın, insanların fiziksel, duygusal ve düşünsel  niteliklerini köklü olarak değiştireceğini söylemek için kahin olmak değil, yalnızca yazılı 5000 yıllık tarihe bir göz atmak yeterli.

Öyküdeki karakterlerin isimleri, çeşitli etnik kökenden gelen insanların tek bir dil altında ve ulus devletten kurtulmuş olarak yanyana yaşadığı bir dünyayı çağrıştırıyor. Ama, Ayça, Zekiye gibi isimlere bakıp, hemen Türk demeyin onlara. Bir bilimkurgu metni, onbeşbin yıl öncesine ait bir topluluğa ait isimler barındırsa bile, siz bilimkurguyu ciddiye alın ve hiçbir şahsa etnik kimlik yüklemeyin.

Kitap kapağından anladığımız kadarıyla, bir serinin ilk romanıyla karşılaşmış olduk. Bütün zaaflarına rağmen, Cenk Eden imzalı, uzay polisi Kim Kessler'in bir macerasının anlatıldığı "Rüzgarsız Şehri" keyifle okudum. Ufak tefek kusurlarını rahatlıkla düzeltebilecek potansiyele sahip bir yazar olarak gördüğüm Cenk Eden, gelecek öykülerinde Kim Kessler'i biraz daha öne çıkarırsa, Türk romanında neredeyse hiç yeri olmayan bilimkurgu ve polisiye türe önemli katkılarda bulunabilir.

Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları
Etiketler:
Cenk Eden
Rüzgarsız Şehir
Kim Kessler

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic

İLGİLİ KARAKTERLER

Nopic