menu

Karin Alvtegen ve Maj Sjöwall ile Röportaj

Yazan: Metin Alparslan
Yayın Tarihi: May 22, 2010 09:23

Maj Sjöwall ile Per Wahlöö’nün “Martin Beck Dizisi” 70’li yıllarda Milliyet tarafından basılmış ve büyük ilgi görmüştü. Son yıllarda aynı dizi, İnkılâp Yayınları tarafından yeniden basılıyor ve Polisiye okuyucularının beğenini kazanıyor. Martin Beck Dizisi, birçok kişi tarafından, İsveç Polisiyeleri’nin atası olarak algılanmaktadır. Per Wahlöö’nün ölümünden sonra, dizi devam etmemiş ve Martin Beck kayıplara karıştı. Ancak romanları eskiden olduğu gibi zevkle okunmaktadır.

Son dönemde tanıştığımız bir diğer polisiye yazar da Karin Alvtegen’dir. Can Yayınları’ndan çıkarılan “Yitirilen” adlı kitap geçen sene (2005) kitap raflarında yerini aldı. Cinairoman.com olarak her iki yazarın röportajını Türk polisiye okurlarıyla paylaşmak istedik. Bu amaçla 2004 yılında yapılan ve www.schedenkrimi.de adlı internet sitesinde yayınlanan bir röportajın Türkçe metnini yayınlıyoruz. Bu röportaj Alexandra Hagenguth tarafından yürütülmüştür. Bahsi geçen siteye ve yazara bize bu röportajı yayınlama izni verdikleri için teşekkür ediyoruz.

Yazar: Alexandra Hagenguth
Çeviren: Metin Alparslan
Orijinal metin: http://www.schwedenkrimi.de/alv_interview.htm

“Şiddetten nefret ederim”

Karin Alvtegen ve Maj Sjöwall ile edebiyatportalı “schwedenkrimi.de”, birbirinden çok farklı iki yazarı bir araya getirdi. Ancak her ikisi de polisiyelerinde, aşırı şiddetten kaçınmaktadırlar. Ayrıca son zamanlardaki “polisiye enflasyonu” ve onun olumsuz etkilerine beraber karşı çıkıyorlar.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Son zamanlardaki gelişmelere bakıldığında, daha evvel edebiyatın farklı dallarında boy gösteren yazarlardan gün geçtikçe artan bir kısmı polisiyeye yöneliyor. Örneğin Theodor Kallifatides, Inger Frimansson, Jan Arnald/Arne Dahl, Aino Trosell. Danımarkalı yazar Greteliese Holm yayınevi neredeyse bir “kadın polisiye”si yazması için zorlamıştır. Bu “moda”nın ardındaki gerekçe nedir: sadece olumlu motifler mi vardır yoksa diğer dallar mı geriledi?

Karin Alvtegen:
Yok onu sanmıyorum. Ama polisiye tarzının uzun zaman boyunca kötü bir şanı vardı. Polisiye yazmak, yakışık almazdı. Bugün ise, bu tür kendini, saygı duyulan bir tür olarak ispatladı. Bunun sonucunda birçok yazar bu türe yönelmiş ve muhtemelen iyi bir polisiye yazmanın, bu denli kolay olmadığını da anlamıştır. Çünkü iyi bir polisiye, aslında bir cinayeti konu alan, güzel ve edebi bir romandan başka bir şey değildir.

Maj Sjöwall:
Ben öncelikle bir kelime ile başlamalıyım: Para! Diğer nedeni ise, bazı kitapların artık kültür ve sanat dalında değil, medyaya dahil oluşudur. Polisiye edebiyatı da bu gruba giriyor. Bu, zorunlu olarak, kalite açısından olması gerektiği anlamına gelmez. Ancak ticari yönünden, polisiye edebiyatı medya veya ‘halk edebiyatı’na dahildir. Bu, diğer edebiyat dalları etkilemiştir. Bir kitapçıya girdiğiniz zaman, diğer dalları bulmak zordur. Öncelikle yığın yığın Marklund ve Mankell’i aşmanız gerekiyor. Edebiyat bugün farklı bir duruma sahiptir. Sanatsal edebiyat ile günlük edebiyat arasında ayırım yapılmıyor; satılır ile satılmaz ayırımı yapılıyor. Bu açıdan yazarların diğer dallardan polisiyeye yönelmeleri gayet doğaldır.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Sizce polisiye türü, bize diğer türünün veremediği cevaplar vermesi mümkün mü?

Karin Alvtegen:
Hayır sanmıyorum! Bir türün, diğer türden iyi olduğuna inanmıyorum. Türler sadece farklıdırlar. İyi bir kitap, iyi bir kitaptır; bu türe bağlı değildir. Ama ben zaten bu kategorilerde biraz zorlanıyorum. Polisiye türünde de o kadar çok tip ve alt kategoriler var ki. Maj ile bizim kitaplarımıza bakın. Aynı türde romanlar verdiğimize inanmak zordur. O muhteşem polis romanları yazıyor, benimkilerde ise, bir polis bile geçmiyor.

Maj Sjöwall:
Bana göre de, kitapları kategorilere ayırmak doğru değildir. Asıl önemli olan, kitabın arkasındaki insandır. Onun dünya görüşü önemli.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Sizce polisiye edebiyatı sayesinde diğer edebiyat dallarında da bir hareket oluşabilir mi?

Karin Alvtegen:
Evet! Şu anda genel olarak kitaplar iyi satılıyor. Birkaç yıl evvel durum tamamıyla farklıydı. Kitabın “öldüğü” sanılıyordu. Tam tersi oldu. Polisiyeler şu anda çok iyi satılıyor. Bunun nedeni belki, insanların geniş bir çerçeve içinde, değişik türleri okuma isteği yatıyor ve bu belki diğer türlere de geçer. Bir ihtimalle polisiye aracılığı ile, diğer türlere ulaşılacaktır. Bence kitap piyasasında olan herkes, dışarıda büyük bir okuyucu kitlesinin beklediğini biliyordur.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Son senelerdeki polisiye modası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Karin Alvtegen:
İlginç olan şey, ben kendim o kadar çok polisiye okumuyorum. Ve bence doğru da yapıyorum. Ancak bir çeşit polisiye enflasyonunun yaşandığını, ben de fark ettim. Tüm romanların belli bir standardın üstünde olmadığını da görüyorum. Bununla birlikte İskandinav Polisiye’sinin namı iyidir. Seviyesinin iyi olduğu söylenir ve bu seviyeyi korumak için iyi polisiyeleri korumak gerek. Sadece para kazanmak amacıyla kitaplar yayınlanmamalı. İnsanlar, bu kadar çok cinayette, polisiyeye olan ilgilerini de kaybedebilirler. Bence en önemli nokta kalitedir.

Maj Sjöwall:
Bana göre, ticari amaçlarla fazlasıyla “kötü polisiye” yayınlanıyor.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Sizce hangi yazarlar sonunda ayakta kalacak: “kaliteli yazarlar” mı, yoksa “seri üretim yazarlar”ı mı? Tabii burada kimin hangi kategoriye girdiğini tartışmak da mümkündür.

Karin Alvtegen:
Bence, kendini şimdiden ispatlamış olan ve geniş bir okuyucu kitlesine sahip yazarlar, aynı şekilde devam edecekler. Onlar kendi dillerini oluşturdular ve belli bir kaliteye sahiptirler. Bir ara bunu Liza Marklund ile de tartıştım. İlginç olan nokta, 90’ların sonunda piyasaya çıkan 5 kadından sadece Liza ve ben kaldık. Ama yenileri geldi, aynı 5-6 yıl evvelde olduğu gibi.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
İsveç Polisiye Edebiyatı sizce önümüzdeki senelerde nasıl olmalı? Gelişmesi için ne yapmalı?

Maj Sjöwall:
Şu anda bir yıpranma tehlikesi var, çünkü fazlasıyla yazar aynı şablona göre eser veriyor. Kendime bazen soruyorum, acaba insanlar kek yaptıkları gibi mi polisiye yazıyor. Tarifin var, şu kadar şeker, şu kadar yumurta vs.vs. Bence bir polisiye romanı belli bir kalite standardına sahip olmalı. İnsanlar, artık beynini medyadan daha yararlı bir şeye yönlendirmelidir. Eşimle beraber kullandığımız edebi şekil ile bugün kullanılan şekil arasındaki fark aşikârdır. Biz toplumu anlatmak için bu formu kullandık. Bugün polisiyelerde sanki seri üretiminde olduğu gibi yazılıyor. Bu değişmeli.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
İyi bir polisiye olması için, sizce hangi standartlara uyulmalıdır?

Maj Sjöwall:
İlk olarak yazar iyi bir anlatıcı olmalı ve anlattığı şeyleri güzel bir dille aktarmalıdır. Bu bugün her zaman söz konusu değildir. Bu konudaki talep de bu denli yüksek değildir. Bir romana “polisiye” etiketi yapıştırdığın için, iyi olması gerekmez. Ben bunu kitapları çevirirken de fark ediyorum. Ben, bu manüskri berbattır diyorum ve buna rağmen yayınlanıyor. Çünkü satılabilir olarak kabul ediliyor.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Ben bir daha Karin’in söylediklerine geri dönmek istiyorum. Özgün bir ses oluşturmak ile ilgiliydi. Ben burada Liselott Willén’in ‘Taş üstüne Taş’ adlı romanını hatırladım. Bu romanın içinde de polis hiç geçmiyor ya da kitap tam polisin olaylara dahil olacağı yerde bitiyor. “Yeni kalite” bu mudur?

Karin Alvtegen:
Ben şahsen her kitabımda kendime özgün ve yeni bir şeyler bulmaya çalışırım. Ancak bu şekilde kendi kalite standardıma ulaşmam mümkündür. Böylelikle yazmadaki zevkimi de kaybetmiyorum. Kimseyi taklit etmek de istemiyorum. Kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Bence okuyucularım, yazdıklarımı başka yerde okumuş hissi duysalar, benden zaten bıkarlardı.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Kendinizi İngiltere ve Amerika’daki meslektaşlarınızla karşılaştırsanız, İsveçli bir polisiye yazarı olarak nasıl görüyorsunuz?

Karin Alvtegen:
Uff! Çok zor bir soru. (Gülüyor) Daha evvel de dediğim gibi, polisiye yazarı olarak fazla polisiye okumazsınız. Ben kendimi aslında başkalarıyla karşılaştırmam. İlk kimliğim yazar da değilim, anne ve eştir. Yok, bu zor bir soru! (Gülüyor)

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
O halde kendinizi bir geleneğe bağlı da hissetmiyorsunuz, ya da böyle bir geleneği bozmak amacında da değilsiniz?

Karin Alvtegen:
Yok, yok; hiçbir şekilde! Benim için bir yazar grubuna dahil olmak önemli değildir. Ben zevk aldığım için yazarım. Sonra insanlar onunla istedikleri şey yapsınlar.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
İsveç Polisiye’nin konsepti sizce nasıldır? Hangi fikirleri ya da amaçları takip ediyorsunuz?

Karin Alvtegen:
Evet, bir amacım var, ama şunu da söylemeliyim: Ben öncelikle kendim için yazarım. Oturup ayrı bir dünyayı oluşturabildiğim için müteşekkirim. Ancak şunu da söylemeliyim, üzerimde gün geçtikçe daha büyük bir sorumluluk hissediyorum. Çünkü okuyucularım artıyor be belli talepleri beraberinde getiriyorlar. Cinayet, ölüm gibi konuları irdeleyen bir tarzda yazdığınız zaman, okuyucuya bundan farklı bazı şeyleri vermek de benim sorumluluğumda olduğunu düşünüyorum: empati, insanlara saygı ve bir davranışın sonuçlarını üstlenme sorumluluğu gibi. Bu örneğin “Kaçamak” adlı romanının ana konusudur. Olabildiğince az ‘kan’ ve ‘şiddet’ kullanıyorum. Şiddetten nefret ederim. Amacım, kan ve şiddet olmadan, en fazla gerilimi oluşturmaktır. Sonunda da bir düşünce ortaya çıkmalı. Ben insanlara düşünecekleri bir şey vermek istiyorum.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Her zaman bir idol olarak gösterilmek nasıl bir şeydir, Maj?

Maj Sjöwall:
İsveç’te bu çoktan beri böyle değildir. Ben unutuldum. Bugün artık Mankell polisiyenin idolüdür. Yazarlarımız Sjöwall/Wahlöö’dan gelen her cümleden bıkmıştır ve bizimle karşılaştırılmak da istemezler. Bu onları modası geçmiş olarak damgalardı.

Edebiyatportalı schwedenkrimi.de:
Sohbetiniz için teşekkür ederiz.

Kategori: Söyleşiler
Etiketler:
İskandinav Polisiyeleri
İsveç

Yorum yaz
mode_edit