Kız yatılı okulu, bu tipik burjuva kurumunda, başrahibenin şaşkın bakışları altında, gece vakti kilitli yatakhaneden kızlar kayboluyor, birkaç gün sonra tekrar ortaya çıkıveriyorlar, ama nerede olduklarını anımsayamıyorlar, üstelik her kayboluşa bir erkek cesedi refakat ediyor. Tam bir polisiye roman. Yattığı tımarhaneden sırf bu olayın soruşturulması için çıkartılan Dedektif, çok mantıklı bir deli olup, dünyaya hep ya geriden bakıyor, ya da ilerden, üstelik kendisi İspanyol toplumunun pek hoşlandığı cafcaflı konuşma meraklısı; olay hafiften uçuklaşıp, giderek münasebetsizleşiyor. Franco sonrası Barselona'sında geçen bu iki gün içinde, saygıdeğer bir eğitim kurumunun gizli geçitlerinde kaybolan genç kızları arayan Dedektif-Anlatıcının doğal çevresi olan fuhuş ve ayaktakımı dünyası, burjuva iş çevrelerinin onlardan daha namussuz ama cilalı dünyasına cevap veriyor... (Arka Kapak)
Adı olmayan bu dedektif bildiğiniz deli, zaten çoğunlukla akıl hastanesinden kaçarak atılıyor olaylar örgüsünün içine. kendisi de meraklı değil, bu konularda yetenekli de değil, ama nasıl oluyorsa oluyor, düğümleri çözüveriyor. bu kitabın türkçe'de okurunu bulamamış olması da, aynı dedektif karakteriyle yazılmış diğer devam kitaplarının basılmamış olmasını getiriyor. okuyalım, okutalım! zaten sadece polisiyede değil, Mendoza büyük bir çağdaş romancı!!
Polisiyede mizah unsurunu her zaman önemsemişimdir. Belki de bunun sebebini, -benim gibi iflah olmaz bir polisiyesever olan Salah Birsel’in bir yerlerde dediği gibi- bize polisiyeyi sevdiren Anglasakson örneklerin çoğunda az ya da çok “humour” olmasında aramak gerekir. İşte -her ne kadar Anglosakson olmasa da- İspanyol edebiyatının anlı şanlı yazarlarından olan Eduardo Mendoza’nın (anti) kahramanı akıl hastanesinde kalan isimsiz bir hasta olan beş romanlık serisi, bir yandan mizahi olanla siyasi olanı birleştirip, hard-boiled ile dalga geçen başarılı bir parodi ortaya koyarken bir yandan da polisiyenin olmazsa olmazlarından olan “muamma” unsurunu roman boyunca elde tutmayı başarıyor. Serinin üçüncü ve beşinci romanı -maalesef- henüz dilimize çevrilmedi...