VASİYETNAME
John Grisham
Yaşamının son yıllarını tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak geçirmekte olan Troy Phelan’ın son sürprizi;çevresindeki herkesi hayal kırıklığına uğratarak,başarısız çocuklarının borçları ödendikten sonra 11 milyar dolarlık servetini,-varlığından kimsenin haberdar olmadığı gayri meşru bir ilişkisinin ürünü olan-kızı Rachel Lane’e bırakması olmuştur.
Rachel Lane,Tıp okumuş ve henüz genç bir kadın iken bir misyonerlik organizasyonuna katılarak Brezilya’da vahşi doğanın derinliklerinde Yerliler ile birlikte yaşamaya başlamıştır.
Troy Phelan’ın –belki de tek güvendiği kişi olan –avukatı Josh Stafford’un Hukuk şirketinin bir çalışanı olan avukat Nate O’Riley,başarısız evlilikler sonrasında alkol ile dostluğunu ilerletmiş ve bir bağımlı olup çıkmıştır.Stafford,O’Riley’i Lane’i bulmak ve vasiyetname ile evrakları iletip onayını almak üzere Brezilya’ya gönderir.
O’Riley Brezilya’da Rachel’e ulaşmak için çabalarken ölümle karşı karşıya gelecek,vahşi doğa ile yüzleşecek,Rachel’e ulaştığında ise, onun Yerliler ile kaynaşmış yaşamını görecek,imkansızlıklar içerisinde çabalarını görecek ve her şeyin para ile ölçülemeyeceğini anlayacaktır.Rachel, miras ile hiç mi hiç ilgilenmemektedir.O’Riley Rachel’i tanıdıktan sonra kendini ve yaşamını sorgulamadan durabilir mi?
Phelan’ın çocukları,eski eşleri ve hatta uşak ve sekreteri ise,ellerinden kayıp giden muazzam servete ulaşmak için çabalamaktadır.Bu uğurda Phelan’ın son vasiyetini yazıp imzalarken akli dengesinin yerinde olmadığı savıyla ortaya çıkıp,yalancı şahitler de bulurlar.Ancak,Stafford’un avukatlık becerileri ile geri adım atmak zorunda kalacaklar ve yine de 20’şer milyon dolar pay alacaklardır servetten,pazarlıklar sonucu.
Rachel ise,kendisine kalan servetin bir vakfa dönüştürülmesini vasiyet ederek ölmüştür,bir salgın hastalık sonunda.
Amerikan adalet sistemi ve miras hukuku ile Pantanal’daki yaşam ilginizi çeker mi?Benim ilgimi çekti.Grisham’ı okumak bir keyif
Öncelikle daha başlarında vuruyor kitap okuyanı. İhtiyar zenginin söyledikleri ve yaptıklarıyla epey neşeleniyor ve şaşırıyoruz. Sonra servet mücadeleri başlıyor. Daha sahip olmadan harcanan paralar, gelecek paraya güvenilerek harcanan milyonlar. Mirasyedileri ayıplarken ben de düşündüm bu kadar para bana kalırsa ben ne yapardım acaba. Cevabını ben de vermedim doğrusu. Tabii dört dörtlük bir kütüphane edinmek dışında. Olayları yine sade ve tatlı bir anlatımla anlatan Grisham tasvirleriyle yürek hoplatıyor. Bu kitabı okurken milyar dolarlara konmak için aç kurtlar gibi bekleyen çocukların değil de süper bir doğa gezintisi yapan avukatın yerinde olmak istedim hep. Doğadan, heyecandan ve seyahatten daha büyük bir zenginlik var mı acaba? (tabii kitap okumak dışında) Okumayanlar haksızlık yapmak istemediğimden yüzeysel çizeceğim son cümlemin altını; bence bu şekilde bitmemeliydi bu kitap. Yazar okuyanlara ve kendine biraz haksızlık etmiş, onlar bu kadarını bile haketmemişlerdi. Huysuz zengin mezarında ters dönmüştür herhalde...
Kitap ilk sayfalarda sizi içine alıyor sonrada kitabı sürekli bıyık altından gülerek okuyorsunuz:) Bilmem toplumumuzda hep zayıf olanın tarafı tutulur ya bunda da zayıf gibi görüneni ama aslında en güçlü olanın tarafında oluyorsunuz. Ben sevgili Edebiyat turistinin dediği gibi yaşlı huysuzun mezarında ters döndüğünü düşünmüyorum. Bence istenen oluyor ama harbiden son insana büyük hayal kırıklığı yaşatıyor