Ken Follett okumayalı bayağı olmuş, özlemişim. İnsanı saran, sıkmadan sonunu getiren bir kitap. Yeni kitaplarda neden bu sürükleyiciliği bulamıyorum bilmiyorum. Belki de soğuk savaş dönemi hikayelerinin gönlümüzde ayrı bir yeri olmasındandır. Nitekim bu kitap da 82 senesinde SSCB'nin Afganistan işgali sırasında Afgan vadilerinde geçiyor. Her ne kadar istihbarat ve istihbaratçılar etrafında dönen bir hikaye olsa da, Ken Follet kendi zamandaşları John LeCarre ve Frederick Forsyth'tan ayrılıyor. Çünkü "casus romanı" kurgusu bakımından hiçbir zaman onlar kadar derin ve bu olguyu ön planda tutan bir yazar olmadı bana göre. Yine bu kitapta da derin bir casus kurgusu yok. Daha ziyade biri Fransız biri de Amerikalı iki erkeğin arasında kalan bir İngiliz kadınının temel olduğu bir aşk üçgeni konu edilmiş. Çok çarpıcı bir hikaye olmasa da sürükleyiciliği nedeniyle iyi bir puan vermek istiyorum.