Maigret Adli Polis'ten emekliye ayrılarak Dordogne'a yerleşmiş bir meslektaşından müsait olduğu bir zaman kendisini misafir etmek istediğini belirten bir mektup alıyor.
Tren ile yola çıkıyor. Kompartımanda birlikte yolculuk ettiği adam gece kompartımandan çıkıyor trenin süratinin az olduğu bir yerde vagonun kapısını açıyor ve atlıyor. Maigret hiç düşünmeden adamın peşinden atlıyor. Atlayan adamı ararken omzundan vuruluyor. Maigret'i yaralı buluyorlar ve onun son bir ay içinde iki kadını öldüren ve bir kadını da yaralayan ormandaki deli olduğunu ve yeni bir cinayet işlerken yaralandığını sanıyorlar. Maigret kendine geldikten bir süre sonra onun asıl kimliğini öğreniyorlar.
Maigret bir otele yerleşiyor hastaneden çıktıktan sonra ve kendisine bakması için karısını da yanına çeğırıyor. Kaldığı otel odasında karısının da yardımıyla olayı çözmeye çalışıyor.
Maigret'in polislik içgüdüleri onu kompartıman arkadaşının peşinden hiç bilmediği bir yerde trenden atlamaya kadar götürüyor.Başına gelen talihsizliklere ve yanlış anlamalara rağmen olayı çözmeye karar veriyor ve yattığı yerden deneyimlerini ve hayal gücünü kullanarak eşinin de yardımıyla soruşturmaya aynen devam ediyor.Polisiye türüne en uygun özellikleri gösteren bir kitap bana kalırsa.
Ormandaki Deli, Maigret'nin bir taşra kasabasında, hiç hesapta yokken tam ortasına düştüğü bir cinayet serisini konu alıyor. Maigret, huysuz arkadaşımızın da vurguladığı gibi, romanın başında karizmayı fena çizdiriyor. Ardından soruşturmayı hasta yatağından yürütmek zorunda kalıyor.
Romanın önemli bir özelliği, Mme Maigret'nin alışılmadık bir rol üstlenmesi. Amiyane tabirle kocası beyin ise, Mme Maigret "ayaklar" görevini üstleniyor; böylece Maigret romanlarında alışıldık rolünün biraz fazlasını üstleniyor. Maigret'nin karısıyla ilişkisi de, alışılmış hayali niteliğine göre, biraz daha ete kemiğe bürünüyor. Maigret, cinayetlerin sıradan bir delinin işi olmadığına, işin içinde iş olduğuna olan inancında, karısı dahil, yalnız kaldığını duyumsadığından, Flamanlar'dakine göre daha hırçın bir hal alıyor.
Romanın girişi gayet başarılı. Maigret'nin kuşetli kompartmanda ranzayı paylaştığı yol arkadaşının ardından trenden atlaması, vurulduktan sonra hastaneye taşınırkenki yarı bilinçsiz hali, romanın iyi bölümlerinden.
Sonrasında tempo iyice düşüyor; ki zaten bir Maigret romanında Maigret'nin ayakta olması nadiren gereklidir. Soruşturmayı hayal gücünü kullanarak yürüten Maigret, alışıldık şekilde kasabanın kaymak tabakasından birilerinin nasırına bastığını farkediyor.
Bu esnada rüyasında kendisini fok olarak gördüğü bölüm epey ilginç. Soruşturmanın tamamlanması, malumunuz,
Flamanlar kadar başarılı bulmasam da, kalburüstü Maigret'lerden biri, Ormandaki Deli.
7/10
Ben kitabı oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Maigret biraz huysuz bir görünüm çiziyor. Buna rağmen insan kendisinden hoşlanıyor. Neden bilmiyorum.
Yarattığı Fransız kasabası oldukça ilginç ve canlı. Bununla beraber okuyucu, Maigret'in olayı nasıl çözdüğünü anlayamıyor. Bence bu kitapta tek eksiği budur. Maigret neden bu şekilde şüpheler duyduğunu ben anlayamadım. Ancak tek eksiği bu diyorsam, bu konunun rahatsızlık verdiği anlaşılmamalıdır. İnsan okuyunca zevk alarak ve dinlenerek okuyor bu kesin.
Benden 8/10