Gürkan Karahan’ın kaleminden polisiye roman;
Kadim şehrin dört köşesine dört ceset bırakılır. Kurbanlar şehrin sembolik özelliğe sahip tarihi mekanlarına bırakılmışlardır. İlk kurban, dördüncü ayın dördü, saat dörtte bulunur.
Cesetlerden ve olay yerinden katillere ulaşılabilecek delil niteliğinde ne bir emareye ne de bir bulguya rastlanamaz. Acar dedektifimiz Selçuk Şef ve ekibi çok yönlü soruşturmayla katillerin peşlerine düşerler.
Kurbanların ortak özellikleri nelerdir?
Kurbanların bırakıldıkları tarihi yapıların mahiyeti nedir?
Dört sayısının gizemi var mı?
Katiller, çevredekiler tarafından görülme olasılıkların yüksek olduğu tarihi yapılara kurbanları nasıl bırakabildiler?
Soruların yanıtlarını bulmadan katilleri yakalamak olanaksızdır. Gerilim, gizem, tehlike, korku, özlem ve aşk hepsi bu serüvende...
Yazan: CinaiRoman
- July 01, 2021 22:48
Kategori:
Ödüller ve Listeler
2021 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı Adayıdır.
Million İstanbul'u okumak İstanbul'u geziyormuşum hissi uyandırdı . İstanbul'da yaşıyor olmama rağmen İstanbul'u tanımıyor olduğumu bir kez daha kendime itiraf ettim. Olay yerlerinin tamamını Google'dan aradım, fotoğraflarına baktım. İstanbul'u tüm günlük yaşamıyla, tarihi eserlerin hayatın içinde çürümüşlüğü ile, keşmekeşi ile, sokak çocuklarıyla tanıttığı için Gürkan Karahan'a teşekkürler. Araştırması olan, bilgi verme çabası olan, kaynakçası olan romanın benim gözümde yeri ayrıdır. Bu farklı bir özveri ve çaba gerektiriyor. Yaptığım için biliyorum.
Gürkan Karahan kendisi de emniyet teşkilatından geldiği için teşkilatın yol ve yordamlarını, prosedürlerini ilk elden okuyoruz. Bu bakımdan öğretici. Farklı açılardan da öğretici oldu. Misal, sokak çocuklarının ailelerine teslim edilme veya yurda yerleştirilme korkusu yüzünden panikleyip kaçmaya çalışacakları sahne beni çok üzdü. Demek ki biz bu çocuklara gerçekten bakamıyoruz ki bu çocuklar var olan ailelerinden ve devletin kucağındansa sokağın rezilliğini tercih ediyorlar. Bir başka kısımda fahri trafik müfettişlerinin keyfi olarak ceza yazabildiklerini söylüyor Gürkan Karahan. Şüphelenirdik de emin olamazdık.
Selçuk Şef'in tüm kararları ekibiyle birlikte almasını, olayın çözümü için Sabiha'nın Gökçe'nin ve Batuhan'ın eşit katılımını sağlamasını sevdim. Neticede bir ana kahraman var, ama olayı ekip çözdü. Bu bakımdan kitap olumlu yönde ayrıştı. Sabiha ve Gökçe ile Sabiha Gökçen'e gönderme yapılmasından hoşlandım. Ancak karakterlerin kitabın başındaki tanıtımları daha incelikli yapılabilirdi. "Onun saçı şu renkti, bu şöyle bir bayandı"dan daha iyisi yapılabilir artık. 'Bayan' yerine 'kadın' kullanmaya da artık elimizi alıştırsak keşke.
Son sahne, film sahnesi gibiydi, heyecanlıydı.
Ancak kitabın çok ciddi ve kapsamlı bir redaksiyona ihtiyacı var: -de -da ekleri ve bağlaç olarak kullanılan de da kullanımında kronik yanlışlar var. Yeliz Matem/Ezgi Matem, Sema Boz/Sema Kara, Gökçe/Gökçen gibi isim hataları sürekli karşımıza çıkıyor. Daha fenası kurguda önemli hatalar var. Misal, sayfa 101'de Selçuk Şef ile Sabiha yata çıkıyorlar ve silah çatışmasının içinde kalıyorlar. Halbuki arka sayfayı bir çeviriyoruz ki; böyle bir çatışma hiç yaşanmamış. İlk taslaklardaki sahnelerden birinden daha sonra vazgeçilmiş fakat yazar silmeyi unutmuş sanki.
Kitap ilk taslak iken aceleyle basılmış gibi hissettiriyor. Daha üzerinden üçüncü, beşinci düzeltme geçmeli ve ondan sonra basılmalı imiş. O kadar çok hata vardı ki okuma zevkini yarıya indirdi.