“Kaçamam, saklanamam!
Av olursam kendimi kaybederim,
Avcı olursam sevdiklerimi…
Çünkü Onlar beni istiyor!
Emre, sıra dışı yetenekleri olan bir öğretmen, arkadaşı Teksen parlak bir avukat…
Teksen, garip bir dava ile karşılaşır; aylar önce kaybolan bir genç ortaya çıkar ve işlenmemiş bir cinayeti üstlenir. Bu gencin üstlendiği cinayet, bir süre sonra kayıp gencin anlattığı şekilde işlenir; tek farkla, bir başka katil tarafından. Teksen, yetenekli dostu Emre’den yardım ister. Bu genci anlamaya çalışan iki dost, davayı soruşturdukça daha fazla kayıp gencin, daha fazla cinayetin ve tek bir katilin olduğunu görürler. Bir kurdun inindelerdir artık. Cinayetler, bu iki dostun yakınlarını da içine alarak çıkılması zor bir labirente dönüşür.
Emre ve Teksen, peşine düştükleri katilin izini, hem İkinci Dünya Savaşı yıllarında hem de gelecekte bulurlar; artık geri dönüşü yoktur. Göğün kapıları açılmış, Pazuzu, ordusuyla yeryüzüne inmiştir; yoksa, bu katil gelecekten mi gelmiştir?
Masumların katiline karşı Remus ve Romulus olmaktan başka seçenek kalmamıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
Yazan: CinaiRoman
- July 01, 2021 22:48
Kategori:
Ödüller ve Listeler
Bu kitap 2021 Kristal Kelepçe adaylarındandır.
Kitap keyifli başladı fakat aynı tempoda ilerlemedi.
1) İstihbarat dünyası, dünya tarihindeki gizli oluşumlar, devletler üstü teşkilatlar, bunlar benim sevdiğim konulardır. İş ki gerçekçi yazılsınlar... Sevdiğim bir janr olmasına rağmen, komploları abartılmış bulduğum için kendimi konuya vermekte zorlandım. Komplo-akla yakınlık dengesinde çizgi bir tık aşılmış. Bir de son dönem istihbarat kitaplarında konu mutlaka 15 Temmuz'a bağlanıyor. Şart mı?
2) Tarihi bilgilerden hoşlandım. Romanların okuru bilgilendirmesini severim. Fakat üzerime bilgi yığıldı gibi hissettim. Bu odaklanmamı zorlaştırdı. Bilgi aktarımı-edebiyat dengesinde de çizgi biraz aşılmış.
3) Karakterleri benimseyemedim. Teksen ve hikayedeki kötü karakterler (başta Kurt ve adamları olmak üzere) Amerikanvari geldiler bana. Kemancı ve Kaşgar'ı kötü olarak konumlandırmıştık, birden iyilerin tarafına geçtiler. Kemancı'nın çocukluğu ve sapkınlığı haricinde hiçbir yönünü görmediğimiz için onun birden iyileşmesini yadırgadım.
4) Emre kitabın başında sempatik bir öğretmen iken, kitabın sonunda doğaüstü yol göstericiler tarafından yönlendirilen, telekinezi ile beyin kontrol eden bir süper kahramana dönüştü. Emre'nin tuhaf rüyaları, etrafın (neden olduğunu halen anlamadım) birden bire soğuması, Emre'nin sadece bakarak insanların düşüncelerini okuması gibi şeyler beni öyküden soğuttu.
5) Sayfa 379, "... Damarına basmak için ona biraz önce öğretmen demişti ama bir öğretmenden çok fazlası olduğunu ve istediği için öğretmenlik yaptığını biliyordu..." Kendisi de öğretmenlik yapan Çağlayan Babacan'ın bu cümlesini anlayamadım. Öğretmenlik düşük bir iş mi ki 'öğretmenden çok daha fazlası' olan Emre 'istediği için öğretmenlik yapıyor'? 'Öğretmenden çok daha fazlası' olunca hangi ilave becerilere sahip olunuyor? Mümkün olan en yüksek seviyenin öğretmenlik olması gerekirken, memleketimizde maalesef öğretmenlik mesleğine bakış bu... Bunu bir öğretmenin söylemesi daha üzücü :( Emre de öğretmen olarak kalsaydı ve süper güçler, tuhaf yetenekler edinmeden öğretmen olarak olayı çözseydi çok daha keyifli olabilirdi. (Emre istifa etmemiş miydi? Sonra nasıl ücretsiz izni bitirip okula döndü?)
6) Sondaki Volkan sürprizini sevdim.
Benim okuma zevkim için kurgu ve karakterler fazla abartılı. Ama bu türü sevenler için derinlikli kurguya sahip, okurken çeşitli şeyler öğrenebileceğiniz bir kitap.