menu

Kanlı Muamma
Orjinal Adı:
-
Yazar:
Yayınevi:
Yayın Tarihi:
Çevirmen:
-
Grafik Tasarım:
-
Karakterler:
-
Sizin Puanınız:

“Habil’le Kabil vardır. Adem’le Havva’nın oğulları.

Cinayet oradan başlar insanın tarihinde. Kabil, kardeşini kıskanıp öldürmüş Eski Ahit’e göre. Sonra korkmuş, ben bu ölüyle ne yaparım şimdi, diye. Almış ölüsünü yanına, tam bir yıl bir çuvalın içinde gezdirmiş kardeşini. Bir gün bir kargayı görmüş, ölüsünü gömüyormuş karga. Tabii bir ışık yanmış kafada. Demiş ki ben de gömeyim. Gömmüş kardeşini. Gömülen ilk ölü, cinayeti saklamak niyetiyle gömülmüştür yani. Gömülen ilk insandır Habil, kutsal kitaplara göre.

Ama bu hikâyede aksayan taraflar var tabii. Bir kere kargalar ölüsünü gömmez. İkincisi, hiçbir ölü dayanmaz o kadar gezdirmeye. Ama buradan bize çıkan ders başka. İnsan ölülerden kurtulmak zorundadır. Anlatabiliyor muyum? Necistir çünkü ölü. Hastalık saçar, pis kokar, kötü görünür. Hem ölüyü gömünce insan daha kolay baş eder ölümle.

İşte bizim işimiz öldüreni bulmaksa, buna giden ana yol, öldürenin ölüden kurtulmak için neler yaptığına bakmaktır.”

Bir üniversitede Sanat Tarihi ve Arkeoloji bölümünde akademisyen olan Halit, eşinden boşanıp kendine yeni bir hayat kurma umuduyla geldiği Çanakkale’de hiç beklenmedik olayların merkezinde bulur kendini. Hayatı alışıldık bir sakinlik içerisinde geçerken Başkomiser Nusret Sandık’la ev arkadaşı olması, bildiği dünyayı yerle bir edip bambaşka bir âleme kapı aralayacaktır. Yüzyıllar öncesinden kalan bir Tevrat rulosu, ağaca asılı bulunmuş bir kadın cesedi, gün ortasında silahlı çatışma, mafyalar, faili meçhul cinayetler... Polislerden nefret eden bir ailede büyüyen Halit, kendini bir anda polisiye bir gizemin tam da içinde, Başkomiser Sandık’ın gölgesini hayranlıkla takip ederken bulur.

A.Tunç, Kanlı Muamma’da Çanakkale’nin sakin yaşantısına kısa bir mola verip okurları Başkomiser Sandık’la birlikte büyük bir sır perdesini aralamaya davet ediyor.



Yorumlar


kuvvetli bir kalem ama karakterler oturmadı
February 13, 2024 13:49

Bu kitap 2023 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı adayıdır.

Çok iyi bir Türkçe ile, güzel bir dil kullanımıyla yazılmış bir kitap. Karısından boşanan Halit Hoca Çanakkale'ye yerleşir. Emlakçının küçük ticaretlerle meşgul oğlu Şeref ile arkadaşlık etmeye başlar. Evin kirasına yardımı olsun diye yanına ev arkadaşı olarak Başkomiser Sandık'ı alır. Bir Tevrat yazmasını tarihi eser olarak tescil ettirmek isteyen Lyudmila isimli kadın dövülmüş ve boğulmuş olarak bulununca olaylar gelişir.

Sandık'ın asperger sendromlu olduğunu öğreniyoruz. Bunu öğrendiğimiz andan itibaren Sandık'ın o ana kadar ki tuhaflıklarını (foreshadowing) 'ahaa demek bundanmış' diye anlamamız gerekiyordu. Ancak öyle olmadı. Çünkü Sandık'ın o ana kadarki hali bize hiç de tuhaf biri gibi değil, gayet babacan bir başkomiser gibi verilmişti. Tariflenen gibi sosyal bozuklukları olan birisi kamuda 20+ kişiyi yönetmesi gerekecek olan 'başkomiser' gibi bir unvana kolay kolay terfi edemez ve yöneticilik yapamaz. Halit Hoca'nın tüm polis soruşturmasına dahil olması acayip geldi. Halit'in bir çeşit Watson olması amaçlanmış sanırım ama ben öyküye katkısını anlayamadım. Halit'in karısıyla sıkıntısı ve boşanma süreci çok çok iyi anlatılmıştı ama bunun da öyküye katkısını anlayamadım. Halit'i öyküye oturtamadığım için Halit karakterinin derinliği de bana fazla geldi. İlaveten Halit Şeref ve Sandık üçlüsünün hiçbirisini birbiriyle gözümde canlandıramadım. Bu yüzden sürekli birlikte vakit geçirmelerini de yadırgadım. En sonunda Sandık işin içinde Şeref'in olduğunu nasıl anladı, orayı da kaçırdım. Bence bu kitabın en temel problemi bu: Karakterler oturmadı, benimseyemedim.

Kanlı Muamma ismini çok jenerik buldum, öyküyü tariflemeyen bir roman ismi olmuş.

Çanakkale'de geçmesinden ve Çanakkale'yi anlatım tarzından hoşlandım. Yenilen yemekler, içilen çaylar vs. bana ambiyansı yaşattı. Bu bakımdan zevkle okudum. Fakat bir arkadaşım dikkatimi çekince fark ettim ki, Çanakkale'yi her yönüyle anlatan bu romanın Çanakkale Savaşı'nın hiçbir öğesine karakterlerini denk getirmemesi gerçekten tuhaf.

A. Tunç mahlasını kullanan yazarımızın kalemi kuvvetli bir isim olduğu anlaşılıyor. Tüm yukarıdaki eleştirilerime rağmen iyi yazılmış sürükleyici bir roman olduğunu belirtmem lazım. Nitekim senenin en beğenilenleri arasına da girdi.


Yorum yaz
mode_edit