menu

Kristal: Lanetli Kan
Orjinal Adı:
-
Yazar:
Yayınevi:
Yayın Tarihi:
Çevirmen:
-
Grafik Tasarım:
-
Karakterler:
-
Sizin Puanınız:

Ensesinden yediği kurşun, İlhan’ı ölmekten beter hâle getirmiştir. Bir yıldan fazladır gördüğü tedaviyle her ne kadar yavaş yavaş ayaklanıyorsa da artık eskisi gibi “kullanışlı” olmadığını, kimsenin işine yaramayacağını düşünür. Ta ki Nihat Başkomiser gelip onu cinayet büroya davet edene kadar...

Eski özel harekâtçı-yeni cinayetçi İlhan, kendisine neden böylesi bir şansın verildiğini öğrenmek ister ama öncelikle cevaplanması gereken başka önemli sorular vardır. Bir seri katil, kurbanlarını öldürme yöntemiyle, kollarına kazıdığı şekillerle bir şeyler anlatmaya çalışıyordur; ama ne?

“Beni görmüyorlar...

Yanlarından geçip gidiyorum.

Beni duymuyorlar...

Bazı insanlar böyledir. Yoldaki tümsek, kırık bir kaldırım taşı bile daha fazla dikkat çeker bu insanlardan. 

Bunun, eskiden bir lanet olduğuna inanırdım. İblis’le karşılaşmadan, Melek beni bulmadan önce...”

Kendilerini giderek kişiselleşen bir kovalamacanın içinde bulan İlhan, Nihat Başkomiser, cinayet büro ekibi ve “sinir bozucu” Kristal... Lanetli Kan, nefes nefese bir polisiye!



Yorumlar


sürükleyici ama fazla marjinal karakterler
February 13, 2024 13:46

Bu kitap 2023 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı adayıdır.

Özel harekatçı İlhan, Nihat Başkomiser’in teklifiyle İstanbul’da cinayet büroda çalışmaya başlar. Ekibe geri dönen Kristal lakaplı tuhaf kadın polisle birlikte seri cinayetleri çözmek üzere göreve başlar. Kristal’in epey olaylı bir geçmişi olduğunu sonradan öğreniriz. Kurbanların üzerlerindeki işaretler de meğer Kristal’e verilmek istenen mesajlarmış, bunu da olaylar ilerledikçe anlıyoruz.

Su Tunç ilk polisiyesiyle Kristal Kelepçe İlk Polisiye Roman ödülü almıştı. O romanında benim hoşuma gitmeyen bazı ‘Amerikan’ öğeler vardı ki, romanı fena halde ‘genç yetişkin’ romanına çeviriyordu. Misal en unutamadığım “Seni Pislik!” nidasıyla adam döven Türk savcısıdır. Su Tunç’un bu romanı bir öncekine kısayla bu bakımdan epey gelişme göstermiş. Artık bu roman için ‘ergen romanı’ diyemem. Gerçi yine birkaç ufak tefek, önceki romanı hatırlatan ‘Amerikan’ öğeler yok değil. Viski dolapları ve Anadolu’nun bağrından gelmiş Türk polisi önünde soyunan kadın karakter gibi. Yine önceki romanda (ve çok sayıda başka Kristal Kelepçe adayında) gördüğümüz ‘yurtta büyüyen yetimler’ ve ‘yurt yangını’ temaları yine var.

Benim bu romanla ilgili temel sıkıntım şu: Gerek Kristal olsun gerek özel harekatçı İlhan olsun, karakterler neden süper karakter olmak zorundalar? Kristal’in ultra zekası yetmedi, sarı saçı, heterokromi gözleri yetmedi, hackerlığı, Rusçası, evde bomba yapması, tüm yer altını tanıması vs vs… İlhan hiçbir şeyi unutmayacak sıra dışı hafızası ve amigdalasındaki problemden kaynaklanan korkusuzluğuyla göz dolduruyor. Ya işte bu gerçek dışı aşırı marjinal karakterler beni öyküden soğutuyor.

Öykünün kendisinde de (yine pek çok Kristal Kelepçe adayında olduğu gibi) kurguyu daha fazla nasıl giriftleştiririm çabası var. Seri katil ne tesadüfse mutlaka polislerden bir tanesine takmış oluyor, olay geliyor yine sonunda polise dayanıyor. Ayrıca çok fazla karakter, çok fazla kurban ve çok fazla ilişki var. 'Over-engineered'.

Ayrıca kemikleri bulunan kurbanın diğer iki kurbanla aynı katilin işi olduğunu nasıl anladık? Kristal dedi diye mi bu sonuca vardık? O nereden anlamış? Kurbanın kolunu niye oğlak koluyla değiştirmiş, oradaki mesaj neydi? Bu soru da cevaplanmadı.

Son eleştirim: Kristal’i anladım ama ‘Lanetli Kan’ başlığını anlamadım.

Eleştirileri bitirdik, övgüler: Öykü çok sürükleyici yazılmış, zevkle okunuyor. Sonundaki aksiyonları film izler gibi okudum, hepsi gözümde canlandı. Tüm bunlar Su'ya pek çok rakibini geride bıraktırdı ve yine senenin en sevilenlerinden birisi olmasını sağladı.


Yorum yaz
mode_edit