Carter Dickson-İğne Deliği-Judas Penceresi
Judas Penceresi,hapishane hücrelerinin kapılarındaki küçük kare şeklinde ve üzerinde kapağı olan delik.
Carter Dickson'un en güzel kitaplarından biri,belki de birincisi.Şimdilerde En sevilen romanlar içinde birinci görünüyor.Altı kişi oy vermiş ve toplam 9 puan almış.
Çeviri Enver Günsel'in ve çok iyi.
Sir Henry Merrivale'nin avukat olarak savunmada görev aldığı,mahkemede geçen müthiş bir polisiye.
Soluk soluğa okunuyor ve gerilim hiç düşmüyor.
Romanların çoğunda H.M ile herzaman birlikte görülen ve onunla bir güzel zıtlık oluşturan Müfettiş Masters bu kitapta yok.Bir iki yerde ondan bahsediliyor.Şimdi burada olsaydı şunları yapardı diye.
Carter Dickson'un birçok kitabında cinayetin nasıl işlendiği,kimin işlediğinden daha çok önemli oluyor.Bu kitapta daha önem kazanmış.
Kapalı oda cinayetlerinde genelde, cinayetin işlendiği oda katilin kaçamayacağı şekilde içeriden kilitli, sürgülü olması esastır. Odaya girildiğinde cinayete kurban gitmiş şahsın cesedi dışında kimse olmaz; katilin nasıl olup da bu cinayeti işlediği romanın temel sorununu oluşturur. İğne Deliği'nde odada kurban dışında bir kişi daha var ki, bu durum onu cinayetin tek zanlısı haline getiriyor. Oysa değildir; kendisine J.D. Carr'ın meşhur tiplemesi Henry Merrivale, nam-ı diğer H.M. dışında kimse de inanmaz.
Merrivale savunma avukatlığını üstlenir; roman dava sürecini anlatır. Dolayısıyla romanda izlediğimiz katilin yakalanmasıyla sonuçlanan tahkikat süreci değil, zanlı James Answell'in ipten kurtulmasıyla sonuçlanan mahkeme oturumlarıdır. Bu özelliği ile de bu romanın özel bir yeri var külliyat içerisinde. Okur kendini detektifin yerine değil, jüri üyelerinin yerine koyabilir ancak. Ne de olsa hafiyelik romanda anlatılan olayların dışında bir yerlerde yürümüş, Merrivale olayları açığa çıkarmayı başarmıştır. Ama biz bunları sonradan, mahkemeye sunulurken öğreniriz. Merrivale'in motivasyonu da katilin yakalanmasından ziyade, müvekkilinin kurtulmasıdır; katili bilmekle beraber ifşa bile etmez. Katil ancak, uzatılmış bir finalde ortaya çıkar.
Bu durum hafiyeliğe özenen okurun keyfini kaçırmaz, muamma yerli yerindedir. 192 sayfalık romanın 139. sayfasında okura bir meydan okuma dahi, eksik değildir:
NETİCE: Yukarıda verilen zaman ve hakikatlardan hakiki katilin kim olduğu anlaşılabilir. Hah, hah, hay!
7 sayfalık giriş bölümü, romanın en vurucu kısmı. Bu kısmı okuyup da, ne olduğunu öğrenmeden kitabı elinizden bırakmanız çok güç. Bu kadar iddialı bir cinayet, hayal kırıklığı da yaratmadan ustaca çözüme ulaştırılıyor; Carr'ı bilmeyenler için mükemmel bir başlangıç, usta işi bir cinayet oyunu.
bir solukta bitirdim, cinayet romanının mahkeme salonunda geçtiğini ilk defa gördüm ve konu, kurgu olarak da çok beğendim.