Meksikalı Marksist yazar Paco Ignacio Taibo II ve detektifi Héctor Belascoarán Shayne ile 2002 yılında tanışmıştık. “Mutlu Son Yoktur”(2002), “Havada Bulut”(2003) ve “Aynı Şehre Dönüş”(2005) adlı polisiyeleri ve “Che”(2004) adlı biyografisi sayesinde Taibo hakkında yeterince fikir sahibi olduk. Alışılmadık bir polisiye yazarıydı o. Aksu Bora’nın ifadesiyle “Taibo II’nin, eski bir Aztek kralını andıran adı olan bu adamın kitapları farklı. Pek oyuna benzemiyor. Aslında hiç benzemiyor. Çok tanıdık, çok can yakan anılarımızı çağıran kitaplar. Belki de bu yüzden, alt türün de alt türü: siyasi polisiye. Suç, bir kişinin ya da çetenin işi değil. Bütün bir sistem, suç ve suç ortaklığı üzerine kurulmuş. Bu yüzden de ipuçlarının peşinde koşmanın anlamı yok, her yer suçun işaretleriyle dolu zaten. “Suçlu kim” sorusu, onun romanlarında polisiye olmaktan çok siyasi, hatta bazen felsefi bir soruya dönüşüyor.”
“Huzursuz Ölüler”, altıncı Belascoarán Shayne polisiyesi. Romanın ilk çekici anı iki yazarın ortak ürünü olması. Elbette iki imzalı çok roman sayılabilir. Ne var ki “Huzursuz Ölüler”in yazarlardan birinin antikapitalist hareketin simgesi haline gelen Zapatist hareketin önderlerinden Subcomandante Marcos olması, romanı benzerlerinden hemen ayırıyor. Üstelik Marcos, kısaltılmış ismiyle Sub, romanda –bütün sevimliliğiyle- sıklıkla çıkıyor karşımıza. Daha önce yazdıklarıyla edebiyata yatkınlığını kanıtlayan bu kar maskeli devrimci ile polisiye ustası Taibo’nun mektuplaşarak tamamladıkları romanda tek sayılı bölümler Marcos, çft sayılı bölümler Taibo imzasını taşıyor.
Taibo II, romanın yazılış hikayesini şöyle özetliyor; 1994’te, Zapatist ayaklanmanın ilk günlerinde hareketi selamlayan bir makale yazmış, bundan tam on yıl sonra aldığı bir mektupsa kendisini çok şaşırtmıştır. Çünkü mektup Subcomandante Marcos'tandır ve kendisine ortak bir polisiye yazmayı teklif etmektedir. Bu tarihi fırsatı geri çevirmez Taibo II. Romanın ilk bölümleri Internet sitelerinde yayımlanacak, siyasi hedeflerin ve polisiye tutkusunun yan yana getirdiği bu iki isim, okuyucuyu Meksika'da iktidarın kanlı icraatlarının ürünü olan karanlığa doğru bir yolculuğa çıkaracaklardır...
Roman sadece iki yazarı değil, iki tuhaf detektifi de yan yana getirmiş; bir tarafta Taibo’nun tek gözü aksak bacağı ve muhalif fikirleriyle gönüllerimizde özelbir yer edinen kahramanı Héctor Belascoarán Shayne, diğer tarafta Sub tarafından “aksi” lakabına layık görülen Elias Contreras…
Héctor Belascoarán Shayne, baba tarafından Bask, anne tarafından İrlandalı. ABD'den yüksek lisanslı bir mühendis. 1970'lerin başında dolgun bir maaşı, iyi bir evi, bir de eşi varken, zor olsa da, sezgisel olarak kendini huzursuz eden bu hayatı, bildiği tek hayatı, geride bırakmış, kendi tabiriyle, bağımsız dedektif olarak yeni bir hayata başlamış. Taibo, kahramanının ortaya çıkışını şöyle anlatıyor; “Héctor Belascoarán Shayne, köksüz, orta sınıfın bir mültecisi, çılgınca meraklı, inatçı, yoldaşı Meksikalılara karşı mizahi duygularla yüklü ve bir parça melankolik. Aslında, fiziki görünümünü 15 yıl öncesinin modasını takip eden antropolog bir arkadaşıma, Sergio Perello'ya borçlu. Belascoarán Shayne 15 yıl geriden gelerek Belascoarán Shayne oldu. Romanlar boyunca aldığı yara berelerin de fiziksel görünümünü belirlediğini eklemeliyim: kaybedilmiş bir göz, hafif bir aksaklık, kemiklerini gıcırdatan rutubetin dehşeti. Raymond Chandler'in Phillip Marlowe karakteri rasyonel bir tarih içinde hareket ediyor, benimkiyse Kafkaesk ve yozlaşmış, kaotik bir atmosferle çevrili: Mexico City.
Elias Contreas ise yaşasaymış şimdilerde 60’ına varacakmış. Zapatista ayaklanması sırasında Marcos’un yanında savaşırken vurulmuş ve ölümsüzlüğe kavuşmuş. O da diğer ölenler gibi Zapatistaların kampında, onlarla birlikte sürdürüyor hayatını. Zaman zaman da Chipas’ta vuku bulan ufak tefek olaylarda soruşturmacı görevini üstleniyor. Bu onun ilk büyük macerası.
1971'de hapisten çıkar çıkmaz öldürülen bir militandan geldiği sanılan bir dizi telefon mesajları sonucunda, Hector Belascoaran Shayne ve Elias Contreras Meksika devletinin gölgesi ve korumasında sayısız suç ve cinayet işleyen bir zamanların muhbiri 'Morales'in izini sürmeye başlıyorlar. Meksika’nın yozlaşmış ve kaotik ortamında yaşayan Belascoarán, ne kadar kötümser ve ketumsa, Chiapas ormanlarının ışıltılı ve huzurlu atmosferinden gelen Conreas, o kadar neşeli ve geveze.
Dünyanın dört bir yanından gelen sevimli gönüllülerle şenlenen Zapatista kamplarını, Marcos ve arkadaşlarının gündelik hayatlarını, Meksika’nın tamamı kriminalleşmiş siyasi tarihini zaman zaman mizah dolu bir dille anlatan ve mutlaka okumanızı önereceğim “Huzursuz Ölüler”in hikayesi üzerinde daha fazla durmayacağım. Zaten olup bitenler bizim kendi coğrafyamızda yaşadıklarımızdan hiç de farklı değiller. Yegane fark bizim yazarlarımızın bu konulardan esinlenmeyişi.
Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları