Ölüydün, büyük uykuyu uyuyordun, böyle şeyler seni üzemezdi artık. Petrol de su da birdi insana, rüzgâr da hava da. Sadece büyük uykuyu uyurdun, nasıl öldüğün ya da nerede can verdiğin belasına aldırış etmeden.
Bu cümlelerin yazarı Raymond Chandler ve eşi Cissy, büyük uykularını uyurlarken, elli küsur yıl sonra birbirlerine kavuştular. Kulağa gayet dramatik gelse de, geçtiğimiz Sevgililer Günü’nde tam olarak gerçekleştirilen buydu. Yüzü aşkın edebiyatseverin katıldığı bir törenle, Cissy’nin küllerinin içinde bulunduğu kutu, Chandler’ın tabutunun üstüne yerleştirildi.
Chandler, “kalp atışım” diye çağırdığı, çok sevdiği eşi Cissy öldüğünde küllerinin bir mozolede, metal bir kilitli dolap içerisinde saklanmasına karar verdi. Uzun ve acılı bir hastalık dönemi geçiren karısını kaybettiğinde büyük depresyon yaşayan yazar, kendini içkiye verdi, bu alkol problemi yaşamının sonuna kadar sürecektir. Chandler, beş yıl sonra mutsuz ve perişan bir halde hayatını kaybettiğinde, aynı kilisenin mezarlığına gömülür. Ne yazık ki diğer birçok şey ile birlikte, eşinin küllerine ne yapılması gerektiği hakkında da geride bir talimat bırakmamıştı. Böylelikle birbirlerine delicesine aşık olan çift, bir parsel ötede, ayrı yerlerde yer aldılar. Ta ki, Chandler uzmanı, Loren Latker, yazarın eşinin yanında gömülmek isteğine dair referanslar buluncaya kadar. Seksenli yıllarda HBO’da yayınlanan Philip Marlowe’u canlandırmış olan aktör Powers Boothe ve John Wayne’nin avukat kızı, Aissa Wayne’nin desteğiyle Loren Latker, soluğu Los Angeles mahkemesinde aldı. Uzun yıllar uğraştıktan sonra, en nihayetinde Eylül ayında bir hakim kendisini haklı görüp, Chandler ile eşinin beraber olmasına karar verdi. Bir cenaze töreninden çok, kutlama havasında gerçekleşen törende, "When the Saints Go Marching in." eşliğinde, Chandler’lar yıllar sonra bir araya getirildi. Mezartaşında ise Büyük Uyku'dan şu cümle yer alıyor: "Ölü bedenler kırık kalplerden daha ağır çeker."
Pearl Eugenia Hurlburt (Cissy), Raymond ile tanıştığında evli bir kadındı, üstelik yazardan yirmi yıl büyüktü. Aktris, model ve piyano sanatçısı olan Cissy, yazara yaşı hakkında gerçeği söylememişti. 1924 yılında, Cissy boşandıktan hemen sonra evlendiler. Chandler 35, Cissy ise belirttiğine göre 43 yaşındaydı, yaşını on yıl kadar az söylemişti. Otuz yıl süren evliliklerinde, Chandler’ın en güvendiği kişi, eşi oldu. Cissy şiddet sahnelerinden hiç hazetmiyor olsa bile, bütün yazdıklarını ilk onunla paylaşırdı. Çoğu eleştirmence yazarın en iyi eseri olarak kabul edilen, yarı-biyografik The Long Goodbye adlı romanını Cissy ölüm döşeğindeyken kaleme almıştır.
Törenden fotoğraflar için :
http://www.flickr.com/photos/richardschave/sets/72157626060457302/
Bana çok hüzünlü bir olaymış gibi göründü. Ama fotoğraf zaten melankolik.