Bu yazı ilk olarak 2007 yılında sitemizde yayınlandı.
Erol Üyepazarcı, 1938 yılında doğdu. İTÜ Makina Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Otuz yıla yakın bir süre Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nda üst düzey yöneticilik yaptı. Polisiye edebiyat alanında 1997 yılında "Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes" adlı bir inceleme yayınladı. Telif ve çeviri olarak 14 kitabı bulunmaktadır.
Cinairoman'ın Notu : Erol Bey'e, sitemize bu katkısı dolayısıyla teşekkür ederiz. Erol Bey'in yazısı romanın sonuna dair ipuçları içermektedir, lütfen dikkat ediniz !..
Emrah Serbes'ten Başarılı Bir İlk Roman: Her Temas İz Bırakır
Emrah Serbes, 1981 doğumlu yazmaya meraklı genç bir yazar. DTCF’ deki eğitimini bitirmek üzere. Radikal ve Birgün gazetelerinde söyleşileri ve tiyatro eleştirileri yayınlanmış, Hayvan Dergisi’nde Ahmet İnam ve Cengiz Güleç ile yaptığı söyleşileri Şen Profesörler: Metaforla Saadet Olmaz adıyla yayınlamış. Yazdığı ilk romanı ise polisiye bir yapıt: Her Temas İz Bırakır. Geçen yıl İletişim Yayınları’ndan Haziran ayından sonra çıktı.
Bu satırların yazarı bugünlerde neredeyse yirmi yıldır uğraştığı, elli yıllık bir sevdasının ürünü olan Türkiye’de polisiye romanın encâmını anlattığı "Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes- Türkiye’de Polisiye Romanın 125 Yıllık Öyküsü. 1881-2006" adlı çalışmasını nihayet yayıncısına vermenin gönül rahatlığını yaşıyor. Bu çalışmasında incelediği telif ve çeviri polisiye romanlar için 2006 Haziran ayını son sınır olarak almıştı. Bu sınırı almasaydı hergün yayınlanan polisiye romanları da araştırmasına katmak için kitabını hiçbir zaman bitirememe tehlikesiyle karşılaşacaktı. Ancak Emrah Serbes’in romanını okuyunca, o kadar çaba ve sevgiyle yazdığı kitabına bu yapıtı , roman 2006 Haziran’ından sonra yayınlandığı için alamayacağı için içtenlikle üzüldü ve kitabının son tashihlerinde bir dip notu yazarak, incelediği kitaplara koyduğu zaman sınırlamasını bozamayacağını ama Emrah Serbes’in romanını yapıtına kaydedemediği için üzüldüğünü de belirtti. Bu yazı, o üzüntünün telafisi için kaleme alınmıştır ve sevgili Oğuz Eren ve arkadaşlarının büyük emek ve sevgiyle yaşattığı cinairoman sitesinin halis birer polisiye roman tutkunu olduğunu bildiğim okuyucularına sunulmuştur.
Serbes’in romanı kahramanı resmi polisler olan bir yapıt. Polisiye romanın ilk örneklerinden itibaren romanın kahramanları genellikle resmi polisler olmaz. Polisiye romanın kurucusu Edgar Allen Poe’nun kahramanı Dupin, dönemin Fransız polis örgütünü küçümseyerek "kurnaz ama akıllı olmayan, alışılmamışı değerlendiremeyen " bir yapı olarak anlatır. Polisiye romanın kurucu babalarından Arthur Conan Doyle ve Maurice Leblanc da kahramanları Sherlock Holmes ve Arsène Lupin ile resmi polis dışında işleri hal ederler. Holmes için resmi polis iyi niyetli ama yetersizdir. Lupin için ise tam anlamıyla gerzek ve alay edilecek tiplerdir.
Başını Dashiell Hammett ve Raymond Chandler’in çektiği "kara roman" da ise polis örgütü yetersizliği yanında ahlaksızlığı, rüşvetçiliği ile yerden yere vurulur. Agatha Christie ve izleyicilerinin geleneksel "katil kim?" türü romanlarındaysa polisler hep ikinci roldedir; çözüme katkıları Doktor Watson’un Sherlock Holmes’e katkısı neyse o kadardır. Başını Mickey Spillane’in çektiği "hardboiled" türündeyse ya Mike Hammer’in ünlü arkadaşı Pat Chambers gibi iyi niyetli ama eli kolu mevzuat engeliyle bağlanmış kişiler yahut geleneksel kara romanın aşağılık tipleridir.
Bu durum Avrupa polisiyesinde Georges Simenon’un ünlü komiser Maigret’si ile bütünüyle değişecektir. Bütün zamanların bu en ünlü komiseri, resmi polisi; insancıl ve akıllı yönüyle polisiye edebiyata sokacaktır. Bunu Per Wahlöö’nün Komiser Martin Beck’i izler. Bir insan olarak kişisel sorunları olan ve hizmet ettiği adalet anlayışını sorgulamaktan çekinmeyen Martin Beck gerçek polisiye meraklıları için hâlâ etkisini azaltmadan sürdüren bir kahramandır. Bu arada büyük edebiyat adamı ama halisinden polisiye roman yazarı Friedrich Dürrenmatt’ın komiseri Baerlach’ı nı da unutmamak gerekir. Son yılların başarılı yazarı Henning Mankell’in komiseri Kurt Wallender de kahramanı resmi polisi olan tiplerin çarpıcı bir örneğidir. Amerikan polisiye romanında da Ed McBain, Joseph Wambaugh ve özellikle dilimize hiçbir yapıtı çevrilmeyen Chester Himes kahramanı resmi polis olan polisiye romanın öncüleridir ve bugün pekçok Amerikan polisiye roman yazarı kitaplarında kahraman olarak resmi görevli polisleri seçmektedir.
Emrah Serbes’in de kahramanı cinayet masasında çalışan bir başkomiser. Adı Behzat Ç. Avrupa Topluluğuna katılma aşkına getirilen yeni mevzuattan hiç hoşlanmayan, gerektiğinde babadan kalma, etkinliği kanıtlanmış eski yöntemlere başvurmaktan çekinmeyen, yazarının deyimiyle müzik dinlemeyip, polis telsizi dinleyen bir görevli. Karısından boşanmış; çok sevdiği ama sevgisini gösteremediği bir kızı var. Duran toplara çok güzel vurduğu rivayet edilen , amatör kümede top kovalamış bir eski topçu. Martin Beck’e benzeyen yanları var ama öte tanaftan da kara roman detektifleriyle benzerliklerini görüyoruz; Raymond Chandler’in anlatımıyla "Bu pis, acımasız sokaklarda, acımasız olmayan , lekelenmemiş ve cesur biri..İçgüdüsel olarak, kaçınılmaz olarak, hiç düşünmeden, özellikle hiç dile getirmeden onurlu olan biri. Bir düşesi iğfal edebilen ama bir bakireden yararlanmaya kalkmayan biri..."
Romanın başkişisi Behzat Ç. ama bütün cinayet masası elemanları ikincil kahramanlar olarak öykümüzde gerçekçi bir şekilde rollerinin gereğini yapıyorlar. Akbaba, Hayalet, komiserimizin genç yardımcısı Harun; başarıyla çizilmiş tipler ; asıl önemlisi gerçekçi bir ifadeyle betimlenmişler. Türk polisiyle ilişkisi olan herkes bu gerçekçiliği hemen anlayacaktır. Belli ki yazarımız da Türk polisine hiç yabancı değildir ve sıkı bir gözlemcidir.
Olay birbirine paralel iki olayla gelişiyor. Bir tarafta doğum günü intihar ettiği düşünülen ama sonra bir cinayete kurban gittiği anlaşılan Güneydoğulu bir feodal ağanın kızı Betül’ün öyküsünü izlerken bir taraftan da Behzat Ç.’ nin boşandığı karısı ve onun hâli vakti yerinde doktor kocasıyla yaşayan kızı ile ilişkilerini gözlemleyoruz. Okuyucu ilk başta, başarılı bir polisiye kurgu içinde gelişen Betül cinayetine odaklanırken, Behzat Ç. ve kızı arasındaki ilişkiyi ikincil önemde bir yan öykü olarak algılıyor ama sonunda yanıldığını asıl öykünün baba-kız’ın öyküsü olduğunu içi yanarak anlıyor.
Emrah Serbes başarılı polisiye kurgu içinde olayı geliştirirken yandan yandan bize anlattığı baba- kız öyküsünü yapıtının sonunda öyle bir sonlandırıyor ki ; ağlama yeteneğini yetmişe yaklaşmış yaşı içinde gördüğü bin türlü puştlukla yitirmiş benim gibi birinin bile gözlerini yaşartıyor. Ama gönlüm de bir yandan isyan ediyor. Kendi kendime soruyorum; tamam kitabın finali çok çarpıcı ama Behzat Ç. bu trajik sonu hak etti mi diyorum. Belki de çok sevdiğim iki kızımın olması, bir kız babasının neler duyumsayabileceğini çok iyi bilmem beni etkiliyor ve Behzat Ç.’ye çok acıyorum.
Genç yazarımızın bu ilk romanında başarısı kesin ama bana yine de Behzat Ç.’ye bunu yapmamalıydı dedirten bir başka husus da var. Gönlüm Emrah Serbes’in Behzat Ç. öykülerine devam etmesini istiyor ama bu ilk okuduğumuz macerasındaki travmadan kurtulması da pek zor görünüyor. Aklıma Lawrence Block’un kazayla bir küçük kızı öldüren ve bunalıma girip resmi polisliği bırakıp özel detektif olan alkolik kahramanı Matthew Scudder geliyor; acaba başkomiser Behzat Ç.; kızının intiharından sonra resmi polislikten ayrılıp, bir otel odasında, tek başına rakısını içip, yaşayabilmek için, eski arkadaşlarının yardımıyla bazı kişilerin sorunlarını çözmeye çalışabilir mi. Neden olmasın; ama herhalde o zaman da Türk polisiye yazını karanın karası bir detektif le tanışır.
Sonuç olarak yarım yüzyıllık bir kıdemli polisiye roman okuru olarak söyleyeceğim; Emrah Serbes’in romanının çok başarılı bir polisiye kurguyla birlikte hiç de polisiye olmayan bir baba-kız dramını başarıyla meczettiğidir. Serbes bu romanıyla polisiye roman ile edebiyat arasında bir çizgi çizmeye merakı olanlara da bu çizginin hiç olmadığını göstermiş ve "iyi polisiye romanın iyi edebiyat olduğunu" bir daha kanıtlamıştır. Özellikle romanın yazarın ilk yapıtı olduğunu düşünürsek bu başarısını daha da hararetle kutlamamız gerekir. Serbes’in yeni polisiye romanlarını merakla bekliyorum.
Kategori: Erol Üyepazarcı Yazıları