menu

Kayıp Adada Cinayet - Hasan Doğan

Yazan: A. Ömer Türkeş
Yayın Tarihi: November 19, 2011 12:22

Kıbrıs, Cumhuriyet tarihinde oldukça gerilimli bir konu olmasına rağmen, edebiyata yansıması pek fazla değil. 50’li, 60’lı yıllarda yaşananlar Türkiye’de büyük yankılar uyandırmasına rağmen, bir kaç film, bir kaç hamasi kahramanlık destanından başka bir şey bırakmamıştı geriye. Bunlar arasında en önemlisi, hiç şüphesiz, İngiliz Kemal namıyla bildiğimiz kahraman istihbarat subayımızın maceralarını anlatan “Kıbrıs Muamması Peşinde” romanıydı. Kitap kapağında Makarios’un ürkütücü bir resmi ve “Kıbrıs Türklerinin Ölüm Dirim savaşı... Kıbrıs meselesi etrafında Dönen Dolaplar” yazısı alt başlığı vardı. Girişde meselenin önemine dikkat çeken yayıncının notu ve yazar adı verilmeyen -ve İngiliz Kemal’in kendi anıları olduğu ima edilen- hikayesi ilgi çekiciydi; Milli Mücadele yıllarından beri yaşlanıp yıllanmayan bu değerli kahramanımız Rumlarla tam bir ölüm kalım savaşına tutuşmuştu. Bundan yıllar sonra Kıbrıs meselesi 74 harekatı ile Mehmet Eroğlu’nun bir romanına konu olmuş, ancak “vatan millet” edebiyatı değil, savaşın insan üzerinde yarattığı psikolojik sorunlar üzerinde durmuştu yazar. Adadaki son durum ise, Hasan Doğan’da bir polisiye roman esini yaratmış...

Hasan Doğan ismi tanıdık değil edebiyat dünyasına. Kapaktaki tanıtım yazısından öğrendiğimiz bilgilerle; 1960 İstanbul’da doğan, sokaklarda büyüyüp Darüşşafaka’yı bitiren, ODTÜ’de “hukuk” tahsil eden, büyük şirketlerde sigorta müfettişliği yapan (herhalde polisiye merakı buralardan kaynaklanan), bekar ve basıma hazır en az on polisiye romanı olan birisi o. Uzatmayalım sözü, anladığımız kadarı ile, hayali bir yazarın hayali hayat hikayesi ile karşı karşıyayız. Yazarın kimliğini çözmek -edebiyat içi bir soruşturmayla; uslubuna ve yayınevine bakıp- sizlere kalmış artık. Eh, bu da polisiyelere yakışır bir durum olsa gerek.

Hasan Doğan’ın hikayesi, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal meslelerle sıkı sıkıya ilişkili. Hem bir cinayeti çözmeye çalışıyor kahramanımız, hem de attığı her adımda bozuk sosyo ekonomik yapıdan kaynaklanan karanlık ilişkileri aşmaya çalışıyor, elbette her fırsatta da yapıyor eleştirisini. Arada bir toplumlar arası meseleler, barış, kardeşlik gibi laflar da çalınıyor kulağımıza. Ancak Rathborne’un düştüğü hataya düşmemiş; siyasal olan polisiye olanın üzerine çıkmıyor. “Kayıp Adada” esas olan cinayet, daha doğrusu cinayetler! Bankaları batan, ekonomisini kumarhane turizmine, güvenliğini ise kendisine vasi tayin ettiği ülkenin derin devletine havale eden adanın kuzey yakasına da pek güzel uyuyor doğrusu bu faili meçhul vakalar.

Kahramanımızın adaya gelmesini gerektiren neden, “Amca”nın oğluna ayarlayacağı bir çalışma belgesi, Maksat askerlik sorununu çözüme kavuşturmaktır(pek çok “milliyetçi” sima gerçekten denemişti bu yolu). Yalancı belgeyi hazırlayacak kişi; yani Yahya ise bir türlü ortaya çıkmaz. Öğrendiğimize göre, özellikle Türki cumhuriyetlerinden gelenlere pasaport sağlayıp sonra onları başka ülkelere işçi olarak göndermek ve Kıbrıs’ın başıboş kalmış topraklarını kitabına uydurup alıp satmak gibi işlerle uğraşan -Anadolu’dan kopup gelme- bir iş adamıdır Yahya. Kayıplığı uzayınca devreye karısı girer ve yardım ister -nedense özel detektif olduğunu kabul etmeyen- bu genç adamdan.

Daha yakından tanımak isteyenler için, kırkına henüz gelmemiş kahramanımızın bir tarifini de vereyim; “gerektiği kadar uzun, gerektiği kadar olgun, gerektiği kadar kumral ve hiç gerekmediği kadar yakışıklı” o! Kendisini seviyor, kadınları seviyor ve üstelik hiç zorluk çekmiyor bu konuda. Mesela, bir kez karşılaştığı güzel Ateşin, ikinci karşılaşmasında sevgilisi oluveriyor. Bir özel hafiye parodisi denilebilecek bu romanda, Ateşin ismine layık bir kaç ateşli sahne, türün klişelerine uygun biçimde selamlıyor okuyucuyu. Peter Cheyney’in kahramanları Jui Jutsu yaparlardı, sonraki dönemlerde judo, karate ve taekwando sporları tercih edildi “sert” adamlar tarafından, bugünlerde ise bir aikidoo salgınıdır gidiyor, ama Hasan Doğan’ın yakışıklısı hepsinden farklı; Kavido’yu seçmiş kendisini savunmak için..! O, yazarının ismi kadar gerçek olan bu spor sayesinde üstesinden geliyor pek çok belanın.

Sözü uzatmayalım, önce bir ceset bulunuyor, ardından diğeri. Ortaya yaşlı bir Rum çiftin arazisini satın almak isteyen bildik “vakıf”lardan birisi de çıkıyor. Olaya karışan başkaları da var elbette. Tahmin edebileceğiniz gibi, sonda her şey teker teker ortaya dökülüyor ve kahramanımız görevini yapmış olmanın verdiği huzurla dönüyor Türkiye’ye.

Hasan Doğan, Ümit Deniz’in Murat Davmanı’na benzer bir karakter yaratmış; resmi sıfatlar taşımayan ama polisle işbirliği yapan, dövüşmeyi bilen, korkusuz, kadınlara düşkün, yakışıklı ve “cool” bir kahraman daha katılıyor böylelikle polisiye dünyamıza. Bu türden kitaplarda olduğu gibi, benzetme ve süslemelerle yapılan tasvirlere sıklıkla yer veriyor yazar ve kahramanı en zor durumlarda espri yapmayı, argo kullanmayı, kendisini tehdit edenlerle alay etmeyi seviyor. Mekan çizimleri ise hiç rastlamadığımız kadar bol ve ayrıntılı. Doğrusu bu ya, bu ayrıntı zenginliği içerisinde kaybolup gidiveriyoruz bazen. Zaman zaman, hikayenin merak ve heyecan öğeleri de aynı akibete uğruyorlar.

Muammayı çözerken, “hatam, her iki cinayeti de henüz araştırmadan, işgüdülerimle bilmekti” diyor gayrı resmi özel detektifimiz. İşin doğrusu, ip uçları falan ortada yokken -Yahya’nın cinayetinde-biz de polisiye okuma deneyimimizden gelen sezgilerle aynı sonuca ulaşıyoruz. Klasik sonrası özel detektif romanlarına benzeyen “Kayıp Adada Cinayet”de, Hasan Doğan, bu türden polisiye romanların kurallarını -on ikinci ve on üçüncüyü- çiğnemekten çekinmemiş. Bu sayede okuyucuyu şaşırtıyor ve yazarla okuyucu arasındaki centilmenlik kurallarına uymuyor. Ama daha önce de söylediğim gibi, bir parodi gibi okumak daha doğru olur onun metnini. Kesin kararımızı ise, hazırda bekleyen diğerlerini okuduktan sonra verelim diyorum...

Kategori: A. Ömer Türkeş Yazıları
Etiketler:
Kayıp Adada Cinayet
Hasan Doğan

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic