Bu makaleye geçen yıl bir sosyal medya platformunda rastladım. Edebiyatın herhangi bir alanına gözü değen herkesin bu yazıdan keyif alacağını umuyorum. İngilizce okumuyor, yazmıyor ve/veya konuşmuyorsanız bile; eminim ki aşağıda örneklenen İngilizce sözcüklerden bir ya da birkaçına siz de aşinasınız.
Shakespeare hakkındaki şu kısacık makaleyi Türkçeleştirirken bile çok terledim; sorumluluk altında ezildim. Kütüphanelerde, kitapçılarda, fuarda Shakespeare çevirileri kovaladım; eşyalarım döküle saçıla, elimde kalem ve müsvedde kâğıtla ortalarda divane misali dolaştım. Shakespeare metinlerini orijinalinden Türkçeye çeviren üstatlar ne acılar çekmiştir kim bilir… Saygımın mütevazı bir ifadesi olarak bu naçiz yazımı, bu büyük üstatlara ithaf etmeme izin veriniz.
Aşağıda, oyunlardan alınan pasajların hem İngilizcelerine hem de Türkçelerine yer veriyorum. Türkçe çeviriler bendenize değil, üstatlara aittir.
Biliyorsunuz, bir sözcüğün bağlama göre değişen pek çok anlamı olabilir ve bu anlamlar diğer bir dilde farklı farklı sözcükler ile ifade edilirler. Üstatlar çevirinin genel sağlığı açısından bağlama en uygun Türkçe sözcükleri seçmek zorundalar. Bu sözcükler, İngilizce orijinal sözcüğün bugün iş dünyasında kullandığımız Türkçe karşılığından farklı olabilir. Dolayısıyla, iş teriminin Türkçe karşılığını pasajın Türkçe çevirisinde aramayın; bulamayacaksınız. Bu farkındalıkla okumanızı istirham ederim.
400 Yıl Geçti, İş İngilizcesi Hâlâ Shakespeare’in Ürettiği Bu Terimleri Kullanıyor
Bu yıl, İngiliz dilinin gördüğü en büyük sanatçı ve dünyada eşi bulunmayan bir oyun yazarı olarak kabul edilen William Shakespeare’in dört yüzüncü ölüm yıldönümü.
Çoğumuz Shakespeare’i Hamlet, Macbeth, Romeo ve Juliet gibi oyunlardan oluşan geniş repertuarı ile tanısak da, çok azımız bu büyük yazarın modern İngilizcenin evrimi üzerindeki muazzam etkisinden haberdarız.
Shakespeare’in yabancı dillerden sözcükler ödünçleyerek veya var olan sözcükleri birleştirerek bizzat icat ettiği sözcükler de dâhil olmak üzere, oyunlarında 15.000 adetten fazla, farklı sözcük kullandığı yapılan bilimsel araştırmalar ile saptandı.
Bu sözcüklerin bir kısmı, Shakespeare’in oyunlarını yazdığı sırada günlük konuşma dilinde var olsa da, Oxford English Dictionary 2.000 adedini doğrudan Shakespeare’e atfediyor.
İlk defa Shakespeare tarafından kullanılan sözcüklere ait listeyi incelerken, bu sözcüklerin ne kadar tanıdık olduklarını görünce şaşırıp kaldım. Bunlar bugün hâlâ, hem de sıklıkla kullandığımız sözcükler. Hayatınızda hiç Shakespeare oyunu okumadıysanız veya bu oyunlardan birinin televizyon ya da sinema uyarlamasını izlemediyseniz bile; Shakespeare’e atfedilen bu sözcüklerden pek çoğunu – İngilizce okuyor, yazıyor veya konuşuyorsanız – siz de kullanmaktasınız.
Güncel iş İngilizcesinin sözcük dağarcığında yer alan Shakespeare üretimi sözcüklerin miktarı da beni bir o kadar şaşırttı. İşte size, oyunlarında ilk defa ortaya çıktıkları pasajlar ile birlikte, Shakespeare’in iş dünyasına kazandırdığı sekiz sözcük:
1. “Manager” (Yönetici)
İş dünyası artık “yönetici” yerine “lider” rolündeki kişileri tercih ediyor görünse de, halen işlerimiz “yönetici”ye emanet. Bir hafta içinde düzinelerce kez kullandığımız, ağzımıza sakız olan bu sözcüğün Shakespeare icadı olacağı kimin aklına gelirdi? Bakın, bu sözcüğe Love's Labour's Lost / Aşkın Çabası Boşuna ve Midsummer's Night Dream / Bir Yaz Gecesi Rüyası oyunlarında rastlıyoruz:
Come now; what masques, what dances shall we have,
To wear away this long age of three hours
Between our after-supper and bed-time?
Where is our usual manager of mirth?
What revels are in hand? Is there no play,
To ease the anguish of a torturing hour?
***
Söyleyin bakalım, yemek sonrasıyla
Yatma zamanı arasındaki üç saatlik uzun zamanı
Hangi danslar, hangi oyunlarla dolduralım?
Şenlikçibaşımız nerede? Neler hazırlamış bizlere?
O uzun işkence dolu zamanın acısını azaltacak bir oyun yok mu?
(Çeviri: Bir Yaz Gecesi Rüyası – Özdemir NUTKU – İş Bankası Yayınları)
2. “Marketable” (Pazarlanabilir)
İster evden çalışan bir serbest meslek erbabı olun, ister dört bir yana yayılmış yüzbinlerce çalışana sahip çok uluslu bir şirket; iş hayatında yaptığınız her şey, ürününüzü veya hizmetinizi “pazarlanabilir” kılmak içindir. Shakespeare bunu, dört yüz yıl önce, As You Like It – Nasıl Hoşunuza Giderse oyununda bu sözcüğü ortaya attığı zaman biliyordu:
CELIA
By my troth, thou sayest true; for since the little wit that
fools have was silenced, the little foolery that wise men have
makes a great show. Here comes Monsieur Le Beau.
Enter LE BEAU
ROSALIND
With his mouth full of news.
CELIA
Which he will put on us as pigeons feed their young.
ROSALIND
Then shall we be news-cramm'd.
CELIA
All the better; we shall be the more marketable.
***
CELIA
İnan doğru söylüyorsun; budalaların o küçücük akılları susturulduğundan beri, akıllıların küçük budalalıkları meydanı boş buldu, gövde gösterisi yapıyorlar. Bak Mösyö Le Beau da buraya geliyor.
(Le Beau Girer.)
ROSALIND
Hem de ağız dolusu haberle.
CELIA
Bu haberleri bize zorla verecek; güvercinin yavrularını beslediği gibi.
ROSALIND
Desene, tıka basa haberle dolacağız.
CELIA
İyi ya, böylece piyasamız yükselir.
(Çeviri: Nasıl Hoşunuza Giderse – Özdemir NUTKU – İş Bankası Yayınları)
3. “Negotiate” (Müzakere Etmek)
İş hayatında her şey için “müzakere ederiz”: fiyatlar, teslim tarihleri, satış hedefleri, ücret, işten ayrılma tazminatı… Much Ado About Nothing – Kuru Gürültü’de Shakespeare “müzakere etmek” tabirini, sadece güzel görünmesi sebebiyle birisine tutulmamak için ne yapmanız gerektiğini anlatırken kullanıyor:
Friendship is constant in all other things
Save in the office and affairs of love:
Therefore, all hearts in love use their own tongues;
Let every eye negotiate for itself
And trust no agent; for beauty is a witch
Against whose charms faith melteth into blood.
***
Her konuda güvenilir dostluğa
Ama konu aşk oldu mu asla
Açık konuşsun kendi diliyle,
Kendi gözüyle iletsin sevgisini,
Güvenmesin hiçbir aracıya.
Güzellik öyle bir büyücü ki
Adamın kanına işler, dostluk vefa unutulur gider.
(Çeviri: Kuru Gürültü – Sevgi SANLI – İş Bankası Yayınları)
4. “Leapfrog” (Birdirbir)
Girişimci ağzındaki yeni tabir, rekabette “birdirbir”. Tamam, artık biraz klişeleşti; ama belki de bunun sebebi bu tabirin dört yüz yıldır kullanımda olmasıdır. Shakespeare bu sözcüğü, “üzerinden atlayarak rekabette öne geçmek” anlamında ilk olarak Henry V – Beşinci Henry’de, Kralın güzel Prenses Katherine’e onu karısı yapabilmek için kur yaptığı sahnede kullanmıştı:
If I could win a lady at
leap-frog, or by vaulting into my saddle with my
armour on my back, under the correction of bragging be it spoken.
I should quickly leap into a wife.
***
Bir hanımı elde etmek için zıplamam ya da
Üzerimde zırhımla atıma atlamam gerekiyor olsaydı
Bu konuda böbürlenmekten kaçınmakla beraber,
Hemen karımın kucağında bulurdum kendimi.
(Çeviri: Beşinci Henry – Ali H. NEYZİ – Mitos, Boyut Yayınları)
5. “Employment” (İstihdam)
İş hayatı tamamen yeni istihdam yaratmak – ve var olan istihdamı sona erdirmek – üzerinedir. İster tam zamanlı, ister yarı zamanlı olsunlar, ister kadrolu olarak, ister dış kaynak olarak çalışsınlar; iş hayatı insanların istihdamıdır. İşte Shakespeare’in Two Gentlemen of Verona – Veronalı İki Soylu Delikanlı oyunundan bir karakter; geçmişte yaptıkları yanlışları telafi ederek düzgün bir iş bulmaya çalışan bir grup adama arka çıkıyor:
These banish'd men that I have kept withal
Are men endued with worthy qualities:
Forgive them what they have committed here
And let them be recall'd from their exile:
They are reformed, civil, full of good
And fit for great employment, worthy lord.
***
Yanımda bulunan şu sürgünlerin,
Hepsi değerli meziyetleri olan bu kişilerin
Burada işledikleri suçları bağışlayınız,
Onları sürgünden geri çağırınız;
Onlar artık uslanmış, uygar, iyilik doludurlar
Büyük hizmetlerde bulunabilirler yüce efendimiz.
(Çeviri: Veronalı İki Soylu Delikanlı – Özdemir NUTKU – İş Bankası Yayınları)
6. "Investments” (Yatırımlar)
Yatırımlar olmadan bir şirket nasıl ayağa kalkar, nasıl büyüyebilir? Shakespeare bu sözcüğü kullandığında, büyük ihtimalle Silikon Vadisi’ni veya ‘unicorn girişimler’i düşünmüyordu; yine de "yatırımlar" sözcüğünü iki oyununda, Henry IV – Dördüncü Henry ve Hamlet’te kullanmıştı.
Her iki kullanımda da sözcük, kıyafetler kastedilerek kullanılmıştı. Hamlet’te yer alan bir sahnede Polonius, kızı Ophelia’yı prense karşı uyarırken metaforik olarak bu sözcüğü tercih ediyordu:
In few, Ophelia,
Do not believe his vows; for they are brokers,
Not of that dye which their investments show,
But mere implorators of unholy suits,
Breathing like sanctified and pious bawds,
The better to beguile.
***
Kısacası, Ophelia,
Yeminlerine inanma. Aracıdır bu gibiler,
Giyim kuşamla göz boyarlar,
Karanlık davaların peşindedirler
Ve insanı daha iyi kandırmak için,
Kutsanmış, sofu muhabbet tellalı gibi konuşurlar.
(Çeviri: Hamlet – Bülent BOZKURT – Remzi Kitapevi)
7. “Outsell” (Rakiplerden Daha Fazla Satmak)
Eğer iş dünyasında ciddi bir oyuncu olmak istiyorsanız, “rakiplerinizden daha fazla satmak” zorundasınız. Tamam, belki Shakespeare’in aklındaki tam olarak müşteri kazanım oranları değildi; yine de Cymbaline oyununda güzel bir kadını betimlemek için bu tabiri kullanmıştı:
I love and hate her: for she's fair and royal,
And that she hath all courtly parts more exquisite
Than lady, ladies, woman; from every one
The best she hath, and she, of all compounded,
Outsells them all; I love her therefore
***
Hem seviyorum Innogen’i, hem de nefret ediyorum.
Çünkü o hem güzel, hem de bir kral kızı,
Bütün leydilerden ve kadınlardan daha soylu,
Daha zarif ve ince.
Her birinin en iyi yönlerini kendinde toplamış,
Bütün diğer kadınlar bir araya getirilse,
Yine hepsinden üstün çıkar
Bu yüzden seviyorum onu;
(Çeviri: Cymbaline – Özdemir NUTKU – İş Bankası Yayınları)
8. “Undervalued” (Düşük Değer Biçilmiş / Değeri Yeterince Takdir Edilmemiş)
Potansiyel bir alıcıdan teklif alan bir şirketin yöneticileri, şirketlerine “düşük değer biçildiği” için şikâyet etmeyi severler. Çalışanlar da çoğunlukla, yeteneklerinin ve becerilerinin şirketleri tarafından “yeterince takdir edilmediğinden” yakınırlar. The Merchant of Venice – Venedik Taciri’nde Shakespeare, bu sözcüğü oyunun kadın kahramanı Portia’nın güzelliğini anlatmak için kullanıyor:
In Belmont is a lady richly left;
And she is fair, and, fairer than that word,
Of wondrous virtues: sometimes from her eyes
I did receive fair speechless messages:
Her name is Portia, nothing undervalued.
***
Belmont’ta zengin bir hanım var;
Babasından büyük miras kalmış;
Üstelik güzel de.
Ama, daha da güzeli ne biliyor musun:
Harika meziyetleri var.
Zaman zaman gözlerinden sessiz, hoş mesajlar aldım.
Adı Portia; Corto’nun kızı;
Brutus’un Portia’sından hiç aşağı kalmaz.
Onu tanımayan, değerini bilmeyen yok.
(Çeviri: Venedik Taciri – Bekir BOZKURT – Remzi Kitapevi)
(Orijinal makale için: https://www.linkedin.com/pulse/400-years-later-were-still-using-popular-business-terms-leibowitz )
Kategori: Makaleler