“Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’na hoş geldin, Daniel.”
Babam bana doğru eğildi, gözlerimin içine bakarak yeminler ve sırlar için özgünlenmiş kısık bir sesle söylev verdi.
“Burası gizemli bir yer Daniel, bir mabet. Burda gördüğün her kitabın, her cildin bir ruhu var. Onu yazanın, okuyanların, onunla yaşayıp onu düşleyenlerin ruhu. Bir kitap sürekli el değiştirir, birileri gözleriyle sayfalarını sürekli tarar, kitabın ruhu gelişir ve güçlenir. Uzun yıllar önce, babam beni buraya ilk kez getirdiğinde burası yine eski bir yerdi. Belki de şehrin kendisi kadar eski. Buranın ne kadar zamandır var olduğunu ve kim tarafından kurulduğunu kimse tam olarak bilmiyor. Bu yüzden sana babamın bana anlatıklarını anlatacağım. Bir kütüphane yok olduğu ya da bir kitabevi kapandığında unutulmaya terk edilen bir kitap olursa, burayı bilen bizler, yani buranın bekçileri o kitabın buraya getirilmesinden sorumluyuz. Zamanın içinde kaybolmuş, uzun süre kimsenin anımsayamadığı kitaplar burda yeni bir okurun elinde buluşacağı günü bekleyerek sonsuza dek yaşar. Biz onları dükkânlarda alıp satsak da, gerçekte kitapların sahibi yoktur. Burda gördüğün her kitap bir zamanlar birilerinin en iyi dostuymuş. Şimdi yalnızca biz varız, Daniel. Böylesine bir sırrı saklayabileceğini düşünüyor musun?” Bakışlarım oranın büyülü ışıklar ve görkeminde kaybolmuştu. Başımla onayladım, babam gülümsedi.
“Ve buranın en iyi yanı ne biliyor musun?” diye sordu.
Başımı iki yana salladım.
“Geleneğe göre burayı ilk kez ziyaret eden kişinin istediği herhangi bir kitabı seçip sahiplenmesi, yok olmasına asla izin vermemesi gerekiyor; böylelikle o kitap her zaman yaşayacak. Bu çok önemli bir sorumluluk. Bir ömür boyu.” diye açıkladı babam. “Bugün sıra sende.”
Rüzgârın Gölgesi / Carlos Ruiz Zafón (çev. Mustafa Karabiber)
İspanyol yazar Carlos Ruiz Zafón’un milyonlar satan, unutulmaz romanı Rüzgârın Gölgesi adlı romanının hemen başlarından aldığımız bu pasajı okuduğumuzda, dünyanın değişik yerlerinden birçok okuyucu gibi biz de çarpıldık adeta. Fahrenheit 451'i anımsadık ucundan köşesinden, bir kitabı sahiplenmek, onun tüm sorumluğunu almak düşüncesi karşı konulmaz bir cazibeye sahipti. Baskısı artık yapılmayan, kalplerde olmasa bile kitapçı raf veya linklerinde kendisine yer bulamayan, unutulmaya yüz tutmuş kitap ve yazarlarına ayrı bir yer ayırarak, anmanın iyi olacağını düşündük. Kimbilir belki de böylelikle yayınevlerinin ilgisini çeker, polisiye edebiyatının -her ne kadar bu tür kitapları çıkar çıkmaz alıp, okuyor olsak da- yalnızca seri katil peşinde koşan forensikçiler veya dünyayı kurtaran şifre çözücülerden ibaret olmadığını hatırlatmış oluruz.
Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’na hoş geldiniz.
Kategori: Tozlu Raflar