Çapraz kurguyla ilerleyen hafif bir kitap, kafanızı dağıtmak ve gerçeklerden uzaklaşmak için birebir.
İkinci Dünya Savaşında batan bir gemiyle başlıyor öykü, Grek mitolojisinde Kader Tanrıçaları olarak bilinen Moria'ları temsil eden üç gümüş heykelden birincisi gemiyle birlikte sulara gömülmekten son anda kurtuluyor, bu üç heykelin etrafında dönüyor öykü de.
Romantizmden hoşlanmayanlara kesinlikle tavsiye etmiyorum.
ÜÇ KADER TANRICASI
Nora Roberts
Klotho, Atropus ve Lakhesis, karşılarında Zeus’un bile aciz kaldığı kader’i belirleyen bu kadim Tanrıçaların gümüş heykellerinin peşinde olan Anita Gaye; hırsızlık,şantaj ve cinayet dahil olmak üzere her türlü kanunsuzluğa yatkın şen dul bir antikacıdır.Gaye’nin karşısında ise İrlandalı bir ailenin genç fertleri, güvenlik şirketi sahibi genç bir adam,yaşamını striptiz yaparak kazanan genç bir kadın ve mitolojiyi kariyer alanı olarak seçmiş olan genç bir kadın vardır.
Atalarının tanrıça heykellerine ilgileri nedeniyle kahramanlarımızın yolları kesişecek ve Üç Kader Tanrıçasının kendileri için belirledikleri yolda ilerleyecekler, Anita Gaye’ ile birlikte ve ona rağmen.Çekoslovakya’dan İrlanda’ya,Yunanistan’dan New York’a uzanan bir coğrafyada geçen fotoroman.tadında bir kitap.
Mutlaka sevenleri olacaktır ama,korkarım benim tarzım değil.
Bu kitabin polisiyeler arasinda bulunmasi bir hata.N.Rpberts'in kitaplarinda bolca bulunan romantizm bu kitapta tavan yapiyor.Ustelik bu tarz beni hic cekmez ustelik iterken bu kitapta romantizm uce katliyor.Kitabi bitirebilmek de benim gibiler icin azim istiyor.