İlk 1-2 sayfası, ana karakterin pek acemice çizilmiş olduğunu gösterir gibiydi, ancak sonradan romanın atmosferi beni sardı. Tahminimin aksine, Bencolin romanın olmazsa olmazı değil. Aksine yardımcı karakter Marle'ı daha ön planda tutan bir öykü var. Marle'ı, Zehirli Şaka'dan hatırlar ve severdim, yine sevdim.
Cinayetlerin çözümü, Yeşil Kapsül veya üç tabut'taki gibi aşırı atraksiyonlu olmadığından, daha çok hoşuma gitti.
Bencolin bu kez mumya müzesinde işlenen cinayetlerin esrarını aydınlatmaya çalışıyor, atmosfer, Bencolin, mumyalar epey ürpertmişti beni, oldukça iyi bir kurgusu var, tavsiye ederim.
John Dickson Carr’ın 1932 yılında yazılmış, ilk dedektifi Henri Bencolin’in yer aldığı bir diğer romanı.Olaylar,Bencolin’in arkadaşı Jeff Marle tarafından anlatılıyor ve Paris’te geçiyor.Karanlık,kasvetli bir atmosferi var olayın geçtiği yerlerin.Mumyalar Müzesi ve Maskeliler kulübü.
Türkçe’ye Gönül Suveren tarafından çevrilmiş 1962 senesinde Akba yayınları Polis Romanları serisinin 7.kitabı olarak yayınlanmış.
Çeviri güzel ve orijinali ile karşılaştırınca tam görünüyor.
Kitapta Bencolin hakkında diğer kitaplarında rastlanmayan yeni bilgiler ediniyoruz
“Bencolin hakkında anlatılan hikayeye gelince ..Parisliler ,”Bencolin alalade bir elbise giydiği zaman sırf eğlence peşindedir” derler.Sırtına düz bir elbise olduğunu gören karanlık barların kirli işlerle meşgul patronları hemen neşelenir,yerlere kadar eğilerek Bencolin’i selamlarlar.Hatta ona şampanya bile ikram ederler..Bencolin,smokin giydiği zaman ise mühim bir iz üzerinde demektir.Fakat sadece düşünüyor ve delilleri tetkik ediyordur,henüz kimseyi yakalamak niyetinde değildir.Patronlar bir hayli endişelenmekle beraber onu iyi bir masaya oturtur ve kendisine konyak da ikram ederler..Fakat Bencolin frak giydiği,başına silindir şapkasını geçirdiği,ipek pelerinini omuzuna atıp,gümüş saplı batonunu eline aldığı,tebessümü daha nazikleştiği ve sol kolunun altında da hafif bir kabarıklık belirdiği zaman ,işte o zaman,felaket yakın demektir.Bunu herkes de bilir.Patronlar,Bencolin’e içki ikram etmezler.Orkestradan biraz acaipçe sesler yükselmeye başlar.Garsonlar telaşlarından bir hayli tabak ve bardak kırarlar.Bazıları ise içerde hoşlandıkları kızlar varsa,bıçaklar çekilmeden evvel onları bardan kaçırırlar.”
Bencolin,gece ile gündüz arasında bir fark görmezdi.bazan uyumayı unutur,aklına gelince de bir köşede birkaç saat kestirmekle iktifa ederdi.
Ünlü Paris’li dedektif Bencolin,M. Augustin'in mezara benzer balmumu müzesinin ürkütücü ışığında,garip bir şekilde bir balmumu satirinin kollarında arkada bıçaklanmış genç bir kızın vücudunu bulur.İpuçları onu,yasak ilişkilerin yaşandığı maskelililer kulübüne götürür.Balmumu müzesi ile bu kulüp arasında ne ilişki vardır?Kulüp sahibinin, gizlediği sır, neydi? Kulübün iki öldürülen üyesinin, taşıdığı gümüş anahtarlar onları nereye götürüyordu.?
Poe’nun cinayetlerinde olduğu gibi olaylar öyle garip ve dehşet vericidir, Bencolin en sonunda, cevabı bulur. Groteskin en önde gelen modern ustası tarafından yazılan,esrarlı,dehşet verici,bir kitap.
Hele kitabın sonunda Bencolin'in katille oynadığı kumar çok ilginç ve dehşet vericiydi.
Kitaptaki olay,bir kapalı oda cinayeti değil.Fakat müze ile kulübün krokisi çizilirse olaylar daha iyi anlaşılır sanırım.
Yalnız çeviren Gönül Suveren imiş. Akba'nın yalancısıyım