menu

Algan Sezgintüredi'nin Çifte Detektifleri

Yazan: Erol Üyepazarcı
Yayın Tarihi: November 19, 2011 14:28

Polisiye roman tarihinde çift kahramanlı polisiye öykülere sıkça rastlanır. Çoğunda bir esas kahraman vardır. İkinci kahraman öykünün anlatıcısı olur ve asıl kahramanın yüceltilmesinde başat bir rol oynar,bir bakıma onun dostu ve kifayetsiz yardımcısıdır. En fazla ikincil önemdeki ayak işlerini halleder. Bu çift kahramanların en tanınmışı muhakkak ki Sherlock Holmes – Doktor Watson çiftidir. Sıradan okuyucuların rahatlıkla özdeşleşebileceği bu ikincil kahramanların diğer çok bilinen örnekleri olarak Hercule Poirot’nun emniyet örgütünde çalışan dostu Hastings’i; Rex Stout’un yarattığı Anglosaksonların deyimiyle “armchair detective” yani hiç bir fiziksel eyleme girmeden sorunları koltuğuna oturup beynindeki gri maddeleri çalıştırarak çözen detektiflerin şahı – ne yazık ki dilimize çokaz çevrilmiştir- orkide ve iyi yemek düşkünü şişko Nero Wolfe’un yardımcısı ve eli ayağı olan Archie Goodwin’i verebiliriz. Bu sayısı pekçok olan çift kahramanlara aykırı bir örnek ise Erle Stanley Gardner’in A.A.Fair takma adıyla yarattığı ortak çalışan biri kadın diğeri erkek iki detektiftir. Barodan üçkağıtçılığı yüzünden kovulmuş eski bir avukat olan Donald Lam ile, detektiflik şirketinin büyük ortağı şişman,çirkin, paragöz Bertha Cool , birbirine üstünlükleri olmayan eşit nitelikte iki kahramandır. Ancak ikisi de anasının gözü olduğundan işlerine gelirse birbirilerini vicdani hiçbir sorumluluk duymaksızın ve gözlerini kırpmadan satabilirler.

Bir polisiye roman çokseveri olarak ilgiyle izlediğim yerli roman yazarlarımızda da bu iki kahramanlı öykülere rastlıyoruz. Bunun bir örneğini Piraye Şengel’in “Ay Çöreği” adlı romanında gördük. Polis Koleji’nden çok meraklı kişiliğinden dolayı atılan Servet ile, Servet’in çocukluk aşkı ama şimdi tostoparlak bir kadın olan Azade ablasının müştereken açtığı detektif bürosundaki maceraları bu çift kahramanlı polisiye romanlara ilk örnek oldu.

Onu izleyen Algan Sezgintüredi’nin yarattığı çifte detektifler Vedat ve Tefo’nun öyküleriyse; polisiye kurgunun sağlamlığı ve hiçbir zaman ikincil plana düşmemesi ama bu arada edebi tadı ve polisiye romanda iyisine zor rastlanan ironinin uygun dozajı ve çağımızın halis polisiye roman yazarlarının dışlamadığı aksine üzerine yoğunlaştıkları toplumsal sorunlara eğilmesiyle hemen dikkatleri üzerine topladı .

Sezgintüredi’nin ilk romanı “Katilin Şeyi” 2006’da yayınlandı. Çok olumlu eleştiriler almasına karşın Türk polisiye roman okurlarına umduğumdan daha az ulaştığını sanıyorum. Bunda yayıncısının tanıtım eksikliğinin rolü nedir bilemiyorum ama bana sanki hak ettiği ilgiyi göremedi gibi geldi.

Bu yıl kitap fuarında ilk kitabıyla birlikte, Vedat ve Tefo’nun ikinci öyküsü “Katilin Meselesi” de sunuldu. Sezgintüredi’nin ikinci yapıtı da ilk öyküsünde kendisi için beslediğimiz olumlu izlenimleri kuvvetlendirdi.

Öykülerin anlatıcısı iki kahramanımızdan biri olan Vedat iri yarı, yakışıklı sayılabilecek, temiz aile çocuğu ama analitik zekası pek öyle gelişmemiş biri. Niteliklerini biliyor ve hiç yüksünmeden kabulleniyor. Üniversite bitirmiş kendi ifadesiyle hem de “İşletme Fakültesi” mezunu ama 35 yaşına kadar bir baltaya sap olamamış. Üst kat komşuları emekli başkomiser Nezih Bey’in oğlu ta çocukluktan beri can dostu Tevfik nâm-ı diğer Tefo ise liseyi bile bitirmemiş ama üstün bir analiz yeteneği olan; afra tafrası olmayan, ün kazanmak gibi bir duyguyu ise hiçbir zaman kafasını takmayan biri. Vedat’ın aksine çirkin elli kilo bile olmayan çerçöpten bir adam.

Emekli başkomiserimiz Nezih Bey, biri oğlu olan bu iki can dostuna bir iyilik olsun diye; emniyet örgütündeki kendi forsundan da yararlanacaklarını düşünerek bir detektiflik bürosu açıyor: “Nezih Dağdelen ve Ortakları Özel Araştırma Limited Şirketi”.

Nezih Bey’in amacı, birbirinden şüphelenen karı veya kocaların eşlerini izletmesi, çalınan kıymetli malların bulunması gibi zararsız işleri yaparak iki arkadaşa cep harçlığı kazandırmak; bu arada emniyetteki arkadaşlarından da yardım alarak büronun yaşamasını sürdürmek ise de aldıkları ilk işleri öyle dallanıp budaklanan ve karabasana dönen bir olay oluyor ki, iki acemi detektif de, Nezih Bey de apışıp kalıyorlar. Uluslararası parasal oyunların da rol aldığı ve seri cinayetler işleyen bir katilin başrolde olduğu bu ilk işlerinde bütün acemiliklerine karşın detektiflerimiz büyük başarı kazanacaklar ve haklı bir üne kavuşacaklardır ancak bu kolay olmayacaktır. Örneğin Vedat gördüğü ilk cesedin karşısında kendi deyimiyle az kalsın altına yapacaktır.

Bunları diğer işler izleyecek, örneğin bir Mafia babasınının rehin kaçırılan oğlunu kurtarmaları kendilerinin ününü katlayacağı gibi bayağı iyi para kazanmalarına da neden olacaktır. Öyle ki ilk işlerini aldıkları 2005 yılından 10 yıl sonra Vedat kendini emekli edebilecek kadar bir birikime sahip olacak ve sonra oturup başlarından geçen ilginç öyküleri kaleme almaya soyunacaktır. Gördüğünüz gibi Vedat olayları 2015 yılında yazmaktadır.

Vedat ile Tefo’nun ilk öyküsünde yukarıda da değindiğimiz gibi seri cinayetler işleyen bir katil sözkonusudur. Seri cinayetler özellikle ABD kökenli polisiye romanların favori konularından biridir ancak ülkemiz için ne kadar gerçekçi olabileceği tartışılabilir. Hatta bazı çokbilenler daha doğrusu bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar “Türkiye’de inceden inceye planlanmış, sofistike seri cinayetler işlenmediği için polisiye roman türünün gelişmediğini” bile söylemişlerdir (!). Son yıllarda da ; ülkemizde inceden inceye planlanmış seri cinayetlere ne yazık ki yine rastlanmamaktadır ama seri cinayet işleyen katiller yerli polisiye romanlarda pekala konu olabilmektedir. Sezgintüredi’nin romanındaki seri cinayetler ise belki de bizim toplumumuza pekala uyan nitelikleri nedeniyle okuyucu katında pek ters bir etki yaratmıyor ve ithal malı gibi durmuyor.

İlk romanda cinayetlerin düğümünü çözen Tefo oluyor, ama medya ve kamu oyu karşısında başarının ödülünü alan Vedat’tır. Öyküyü anlatan Vedat, bunu samimiyetle açıklıyor, Tefo’nun bu taraklarda bezi yoktur. Birisinin de detektiflik bürosunun geleceği açısından bu büyük başarıyı istismar edip reklamlarını yapması en tabii haklarıdır ve bunu Vedat yapacaktır.

Vedat’ın pek parlak olmayan , vasatı aşamayan zekasını öyküyü anlatışından da çıkarıyoruz. Vedat gereksiz ayrıntılar, lafı gereksiz yere uzatmalar, olayların hızlı ritmini bozan tekrarlar ve kişisel yorumlarla hiç de parlak bir öykücü değildir.

Sezgintüredi, Vedat’ın anlatım tarzıyla Vedat’ı iyice tanımamızı sağlıyor ve bu naif anlatım tarzıyla polisiye romanda niteliklisine çok az rastlanan ironi öğesini başarıyla kullanmayı gerçekleştiriyor.

İkinci Vedat-Tefo öyküsü olan “Katilin Meselesi” ise artık iyice tanıdığımız iki kahramanımızın yepyeni bir macerasını izlememize olanak sağlıyor. Tefo evlenmiş ve Bodrum’a gitmiştir. Olaya için için bozulan ve Tefo’yu karısı Ayla’dan kıskanan Vedat da peşlerinden Bodrum’a gider; kabak gibi bütün gün güneşlendiğinden canı yanarken askerlik arkadaşı Davut’tan bir telefon alır. Davut “onun üstesinden rahatlıkla geleceği bir sorunu” olduğunu söylemekte ve yardımını istemektedir. Anlayacağınız Vedat , herkesin onun çözdüğünü zan ettiği ilk olayla epeyi ünlenmiştir.

Bundan sonra Vedat’ı küçük bir Ege kasabasında olayı incelerken görüyoruz. İzmir’de yaşadığını bildiğimiz Sezgintüredi, Ege kasabalarını iyi tanıyor. Bize kasabanın güçlü ve zengin eşrafını, turizme açılma çabalarının toplumsal yaşamı etkilemesini hatta tarihsel gelişme içinde kapitalizmin kasabadaki seyrini polisiye kurgunun önemini yitirmeksizin anlatmasını biliyor. Hatta güncel bir konu olan siyanürlü altın aramalarını bile öykünün doğal çerçevesi içinde bize aktarıyor.

Pınarkesen kasabasında olayların gelişmesi Shakespeare’in ünlü Hamlet’ine özgü gelişiyor. Hamlet rolünü babası Şaduman Bey aniden bir kalp krizinden ölünce ve anasının amcasıyla ilişkisi ortaya çıkınca , öğrenim için gittiği Amerika’dan dönen ve amcası Şahap Bey’i öldüreceğinden korkulan Selçuk üstleniyor. Desdoman’a ise Selçuk’un sevgilisi Filiz. Vedat bütün çabasına, yediği mükemmel bir dayağa ve arkadaşı Davud’un ölümüne tanıklık etmesine karşın, olayı az işleyen zekasıyla çözemeyecek ve can dostu Tefo imdadına yetişecektir. Tefo olayı çözünce tıpkı öykündüğü Hercule Poirot gibi “ a little reunion” yani küçük bir toplantı yapacak, katil dahil bu küçük toplantıda bulunanlara çarpıcı hakikati mantıklı bir şekilde anlatacaktır. Vedat Kurtel ne mi yapacaktır?. Kendi ifadesiyle anlatalım:

“ Ayağa fırladım ve daha fazla kanıt, itiraf filan gerekip gerekmediğini, dış görünüş bakımından değil ama Herkül ve Hercule Poirot’luğunu biraz fazla uzatmakla beraber sonuçta kanıtlayan can kardeşim, hikayeye duhulümüzü ve sonunda ulaşılan çözümü anlatırken neyin cinayet, kimin katil sayılması gerektiği gibisinden takıldığım düşünceyi; hatta katilin meselesinin ustanın evrensel meselesiyle birebir örtüşmesini, yani olmak yahut olmamak’ı bir kenara bırakıp, artık Allah ne verdiyse diyerek, bembeyaz gömleğinin yakalarından yakaladığım gibi kafamı buruncağızının üstüne yerleştiri yerleştiriveedim.”

Sezgintüredi’nin ustalıkla pişirip kotardığı Vedat Kurdel – Tefo öykülerinin yenilerini bir polisiye roman çokseveri olarak sabırsızlıkla bekliyorum.

Kategori: Erol Üyepazarcı Yazıları
Etiketler:
Algan Sezgintüredi
Katilin Şeyi
Nero Wolfe
Archie Goldwin
Rex Stout
Ay Çöreği
Piraye Şengel
Erle Stanley Gardner
Hercule Poirot
Sherlock Holmes

Yorum yaz
mode_edit

İLGİLİ KİTAPLAR

Nopic Nopic

İLGİLİ YAZARLAR

Nopic Nopic Nopic Nopic