menu

Feneryolu Cinayetleri ( 8.3/10)
Orjinal Adı:
-
Yazar:
Yayınevi:
Yayın Tarihi:
Çevirmen:
-
Grafik Tasarım:
-
Karakterler:
Sizin Puanınız:

Gencoy Sümer’in Feneryolu Cinayetleri, Ülkü Lokantası’nın sahibi Kerim Ülkü’nün aldığı bir mektupla başlıyor. Yıl 1982, bir mart sabahı hava buz gibi. Mektubu Müzeyyen Sermet Hanım, ablası Maksude Sermet’in ricası üzerine yazmış. Ablasının yalnızca Kerim Bey’e açıklayabileceği bir sırrı varmış. Kerim Ülkü bu sırrın, intihar ettiği sanıldığı halde öldürülen biriyle ilgili olduğunu hatırlıyor. Ancak, kardeşlerin Feneryolu’ndaki evine gidince, Maksude Hanım’ın iki gün önce öldüğünü öğreniyor. Geriye kanıt olarak bir aşk romanı kalmış. “Feneryolu Cinayetleri” kahramanlarıyla, edasıyla, mekânlarıyla bana biraz Osmanlı polisiyelerini hatırlattı. Sermetler’in köşklerinin semti Feneryolu, iki yanı ağaçlı yolları, eski köşkleri, bakımlı bahçeleriyle Kadıköy yakasının yıllar önceki halinin bir tablosu sanki. Her bölüm farklı bir kişi tarafından anlatılıyor. Maktul ise, çok güzel bir kadın: Piraye Arsan. Olayları onun hayatına girmiş insanlardan, kendi yorumlarıyla dinliyoruz. Sonunda gözümüzün önünde bütün esrarıyla başka bir devir açılıyor sanki.
- Sevin Okyay

Ünlü artist Piraye Arsan’ın on üç yıl önceki intiharı tüm ülkeyi sarsmıştı. Ünlü aşçı, restoran işletmecisi ve zehir hafiye Kerim Ülkü’nün aldığı bir mektup bu olayın intihar süsü verilmiş mükemmel bir cinayet olduğunu söylüyordu. Kerim Ülkü, yakın dostu olan polisiye roman yazarı Faruk Arman ile birlikte bu cinayeti aydınlatmak üzere yola çıktığında katil çoktan geride başka cesetler bırakmaya başlamıştı bile. Daha birinci sayfadan itibaren okurları içine çeken bu romanda Gencoy Sümer kapalı oda cinayetine yakın bir cinayeti ayrıntılarıyla incelerken okurları da çözüme dahil ediyor, hiçbir ipucunu okurdan gizlemiyor. Son sayfalara kadar katilin kimliğini saklamayı başaran yazar, Agatha Christie ve Sir Arthur Conan Doyle gibi ustalara da saygı duruşunda bulunmaktan geri kalmıyor.
- Bukem Cevher


İLGİLİ BLOG YAZILARI

Yorumlar


Polisiye bulmaca tadında, harika bir kitap
September 13, 2018 18:40

Okurken son derece keyif aldığımız, bir polisiye bulmaca tadında katili tahmin etmeye çalıştığım keyifli ve sürükleyici bir polisiye kitap. Yazarın yeni kitaplarını merakla bekliyoruz.


Mutlaka Okunmalı!
September 13, 2018 18:43

Gencoy Bey polisidurumlar.com ve dedektifdergi.com 'un editörleri arasında yer alıyor. Polisiye seviyorum diyenlerin mutlaka okuması gereken bir polisiye kitap Feneryolu Cinayetleri.


Başarılı Bir İlk Roman
September 27, 2018 22:51

Bu yıl okuduğum yerli polisiyeler arasında kesinlikle öne çıkan bir eser, devam kitapları da olur diye ümit ediyoruz.


ÇOK, AMA ÇOK İYİ BİR POLİSİYE... BİR SOLUKTA OKUYACAKSINIZ...
October 07, 2018 03:54

Türk Polisiye romanları içinde bugüne dek okuduğum en düzeyli kitap Feneryolu Cinayetleri oldu. Dil ve kurgu açısından diğer tür romanlardan da üstün bulduğumu belirtmeliyim. Yıllar önce işlenen bir cinayetin soruşturulması, kitaba nostaljik bir arkaplan vermiş. Bu da okuyucunun romandan fazlasıyla zevk almasını sağlıyor. Karakterlerin analizi titizlikle yapılmış. Hikayenin olaya karışan kişiler tarafından (ki bunlar aynı zamanda cinayet zanlıları oluyor) anlatılarak ilerlemesi, karakter anlatımlarının inanılmaz keyifli olmasını sağlamış. Bir yandan gizemli bir cinayetin tedirgin edici izlerini takip ederken, diğer yandan da tatlı tatlı yapılan dedikoduları dinliyorsunuz. Karakterler galerisi oldukça zengin. Ancak, yazar bu kalabalık kadroyu okuyucunun kafasını karıştırmadan, onu yormadan yazıya dökmeyi başarmış. İsimler bile öyle titizlikle seçilmiş ki, hiçbirini diğeriyle karıştırmıyorsunuz.
Bu roman bir “katil kim” polisiyesi. Yani, okuyucuyu romanın sonuna kadar katilin kim olduğuna, bu cinayeti neden ve nasıl işlediğine odaklıyor. Dolayısıyla, kitaptaki her cümle işlevsel. Fuzuli sayılabilecek, gereksiz hiçbir ayrıntıya, tasvire, karakter analizine yer verilmemiş. Cinayetin bir "kapalı oda" gizemi olması da romanın ayrı bir özelliği. Klasik polisiyecilerin gözde konusu olan "kapalı oda cinayeti" neredeyse işlenmesi imkansız olan bir cinayeti ele alır. Bu romandaki cinayet de öyle. O yüzden yıllarca bunun bir cinayet olduğundan kuşkulanılmıyor. Ta ki, yaşlı bir kadın ortaya çıkıp bir aşk romanını kanıt olarak dedektif Kerim Ülkü'ye verinceye kadar.
Bir polisiyesever olarak bu kitabı beğenmemin önemli bir nedeni, ipuçlarının okuyucudan saklanmamış olması. Dedektifin elindeki tüm bilgiler okuyucuya da verilmiş. Ama, üstü örtülerek, gizlenerek. Ve bu büyük ustalıkla yapılmış. Romanı tekrar okuduğunuzda, aslında bütün hakikatin gözlerinizin önünde olduğunu, yazarın herşeyi açık açık anlattığını görüyorsunuz. Bu size kimi hatırlattı? Agatha Christie’yi değil mi? Ben bu kitapta, Agatha Christie’ye çok yakın bir ustalık gördüm. Beklenmedik finalini okuduğunuzda ve aynen Christie’de olduğu gibi, bitti zannettiğiniz halde aslında kitabın bitmediğini, asıl şok edici gerçeğin son sayfada, hatta son cümlelerde yattığını gördüğünüzde eminim siz de benimle aynı kanıyı paylaşacaksınız.
Kitabın kurgusu son derece ustalıkla ve akıllıca kurulmuş. Gizem, daha ilk sayfadan itibaren başlıyor ve sonuna kadar artan bir merakla devam ediyor. İnsanın bir kez eline aldıktan sonra, bitirmeden bırakamayacağı, bir solukta okuyacağı bir roman.


Yorum yaz
mode_edit