Roman aslında bir suikastçının İsveç'teki hazırlıklarını konu almakta. Wallander bir cinayet sonucunda hiç istemeden ülkeler arası bu suikast hazırlıklarına karışıyor. Ancak Güney Afrika'da kime suikast yapılacağı okuyucunun kitap boyunca merak ettiği bir konudur. Bu açıdan heyecanlı, ancak yine tipik bir Wallander-Romanı. Wallander severlerin kaçırmamaları gereken bir roman.
BEYAZ ASLAN
Henning Mankell
Kaybolduğu bildirilen bir kadının bir süre sonra başından tek kurşunla vurulmuş olan cesedi,Dedektif Wallander’i zorlayacak bir cinayet soruşturmasının habercisidir.Patlayıcılarla yerle bir edilen kırsal kesimdeki bir ev ve kalıntılar arasında bulunan güçlü telsiz parçaları ve bir zenciye ait olduğu anlaşılan kesik bir parmak.
Güney Afrika Cumhuriyetinde zencileri eşit yurttaşlar yapacak adımları atılması ve sürecin yönetilmesi konusunda iki toplumu temsil eden liderler arasındaki anlayış birliği, devletin kilit noktalarında yer alan ırkçı beyazlar tarafından sabote edilmek istenmektedir.Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla KGB’deki edindiği tecrübeleri ücret karşılığında yasadışı oluşumların hizmetine sunan eski bir KGB subayının kadının öldürülmesi ve Güney Afrika’da siyahi lidere düzenlenmesi planlanan suikast ile ilgisi nedir.Peki Wallander bu ilişkiyi zamanında görebilecek mi?
Eski KGB subayı Konovalenko’nun Wallander’i ne olursa olsun öldürmek istemesi,bunun için her şeyi göze alması biraz zorlama değil mi?Geçmişinde KGB deneyimi olan profesyonel bir katil ve uzmanın böyle bir zaafa düşmesi doğal mıdır?Bu zaafiyet olmasa kördüğüm başka nasıl çözülürdü diyarsanız,haklısınız
wallander serisinin üçüncüsü. bu kitapta mankell bu seride ilk defa ana kahraman dışındaki karakterlerin üzerinden de bir anlatım kuruyor. hikaye bir isveç'te bir afrika'da geçiyor. ben çok sevmiştim.
Kurt Wallander serisinin üçüncü kitabı bu, yanlış bilmiyorsam. Riga'nın Köpekleri'nden sonra Wallander yine İsveç dışında bir coğrafyayı ilgilendiren bir maceraya dahil oluyor.
Mankell, Afrika'nın muhtelif coğrafyalarında yaşarken buralardaki ırkçılık sorunlarını kendisine mesele edinmiş. Hollanda kökenli - ve ırkçı olarak resmedilen - Güney Afrika etnik grubunun (Afrikaner) Güney Afrika'yı kendi yönetimlerinde tutmak için çevirdikleri uluslararası komplolar İsveç'e kadar uzanıyor. SPOILER --- Mandela'yı öldürtmek isteyen derin devlet uzantıları, Afrikalı bir kiralık katili eğitmek üzere İsveç'e gönderirler. Burada onu eğitmekten sorumlu eski KGB ajanı yol soran bir kadını vurunca işler karışır. ---- SPOILER BİTTİ. İsveç'te sıradan bir ev kadınının infaz tipi öldürülmüş olarak bulunması neticesinde Wallander da kendisini bu komplonun içinde bulur.
Riga'nın Köpekleri'ni ne kadar zevkle okuduysam, bu kitaptan bir o kadar sıkıldım. Zorla bitirdim dersem yanlış olmaz vallahi. Kitabın yarısından fazlası bambaşka karakterlerle Güney Afrika'da geçiyor ve bu kısımlardaki karakterler ve öykü, basit teknik bir bağlantı dışında okura hitap edecek şekilde entegre olamıyor. Wallander kitabın yarısından fazlasında hiç yok. Olan kısımlarda da adeta James Bond'a veya Bourne'a dönüşmüş.
SPOILER --- Ailemizin İsveç'li kasaba polisi, adam vurup kendi ekibinden mi kaçmadı, kiralık katil mi saklamadı, sahte pasaport mu basmadı... neler neler... Kitaptaki eski KGB ajanı da saçmalamakta Wallander'den geri kalmadı. Getto serserisi gibi elinde tabancayla sokakta araba kovalamacalarına katıldı, milletin içinde göstere göstere polis vurdu, köşedeki bankayı soydu. Başka işi gücü yokmuş gibi Wallander'i kendisine rakip belledi, gitti kızını kaçırdı. Yok daha neler! SPOILER BITTI.
Tema fikir güzel ama uygulama yavan olmuş. Wallander ve Rus, basit Hollywood şablonlarına dönüşmüşler. Üzdü.