Polisiye romanlarıyla tanınan Ercan Akbay, etkileyici ve derinlikli polisiye öyküleriyle, okurlarla buluşuyor...
“Suadiye’nin arka sokaklarındaki mahalle çayevinde pencere kenarına oturmuş, gözetlediğim apartmanın ikinci katındaki ışıkların sönmesini bekliyorum. Hava soğuk, çiseleyen yağmur az önce durdu ama kalbimin çarpıntısı devam ediyor, öf keli heyecanım bir türlü dinmiyor. Hayatımın bir gerilim romanına dönüşmesi kişisel tercihim değil, böyle olmasını istemezdim. Yoksa şarap eşliğinde dizi izlediğim yemek sonrası keyfi yerine bu ucuz dekorlu f loresan kafede ne işim var, öyle değil mi?
Karşı kaldırımdaki sevişken gölgelerin kıpırdaştığı pencereye belki yirminci kez göz atıyorum. Kocam olacak alçak orada. O pasaklı, çirkin fahişenin koynunda ne arıyor, bilmiyorum. Seni sorgusuz sualsiz kabul edip sıcacık yuvanı kuran benim gibi bir kadını yüzüstü bırakıp daldığın o bataklıkta ne bulmayı umuyorsun? Eh, artık orada hiçbir şey bulamayacaksın çünkü bana bu yaptıklarının bedelini ödeme vaktin geldi.”
Ercan Akbay'ın 221B Dergi'de yayınlanan öykülerinin derlemesi. Toplam 17 öykü var, bazıları polisiye, bazıları bilimkurgu, bazıları gotik-korku diyebileceğimiz türde.
Misal Lord Rolex tam bir polisiye örneği iken, Cicozlar insanın türleri ürperten bir gotik-korku öyküsü. Dehlizler Kebapçısı neredeyse cyberpunk diyebileceğimiz türde bir bilimkurgu-korku.
Her birisinde farklı yaratıcı bir fikir var bu öykülerin ve bu yüzden çok keyifli bir derleme. Tekrar eden hiçbir şey yok. Ercan Akbay'ın bir öyküyü 3-4 günde yazdığını söylediğini hatırlıyorum. Bu kadar kısa sürede yepyeni bir fikir bulup yazmak dikkate değer bir beceri.
En sevdiğim öykü Dehlizler Kepapçısı oldu.
Kitabı Emre Melemez'in sesinden storytel'de dinledim. Sürekli aynı slogan oluyor ama yine yazacağım: Emre Melemez ne seslendirdiyse dinleyin.