Afganistan'da neler oluyor?
Afgan halkının o topraklardaki tarihini öğrenmeden bugün ne olduğunu tam olarak anlamaya imkan yok. Doğrusu neymiş öğrenmek istiyorum ama akademik makale okuyacak mecalim yok diyenin imdadına Forsyth yetişiyor.
Malumunuz Forstyh her türlü politik conflict'e dair okuyucularına bilgiyi gerçekçi bir üslupla sunan harika bir yazar. Çünkü o bir conflict bölgesi muhabiri, bir araştırmacı gazeteci aslen. Ve fakat aynı zamanda da mükemmel bir hikaye anlatıcısı. Bu iki özelliğini birleştirdiğinde başyapıtlar koyuyor ortaya.
Afgan'da Afganistan'daki etnik aşiretleri, bunların neden birleşip bütün olarak hareket edemediklerini, Afgan Rus savaşını ve Taliban'ın doğuşunu okuyup öğreniyoruz. Özellikle Taliban ile ilgili çok çok ilginç şeyler öğrendim.
Ancak bu kitapta her nedense Forsyth'ın hikaye anlatıcılığı her zamankinden zayıf kalmış. İnsanın kendine kaptıracağı bir kurgu bulamadım bu romanında. Karakterle de pek bütünleşemedim. Forsyth'ın muhteşem twist'li sonlarını, şahane kurgusunu aradım. Bulamadım.
Glenn Meade Türkiye'ye kitap fuarına geldiğinde imzalatma şansım oldu bu kitabı. Benim için önemliydi çünkü bu kitabı GETEM'in sesli kitaplar kütüphanesi için seslendirmiştim. Sağolsun kendisi de ilgi gösterdi ve hatta fuar dönüşü bana küçük bir teşekkür e-postası attı. Alçak gönüllü ve sempatik bir yazar.
Heyecanlı, maceralı bir Meade. Ortadoğu'dan Vatikan'a uzanan bir macera. Meğerse İsa Mesih tarihi bizim bildiğimiz gibi değilmiş ve bu konuda gizli antik parşömenler varmış. Bu parşömenlerin peşinde de iyisi, kötüsü, yakışıklısı, güzeli, çirkini...
Keyifli bir macera.
Muska'nın algıları açık çocuk karakteri Sarp Sapmaz büyümüş.
Bodrum katında gül desenli yer taşları olan eski bir ev. Evin etrafında farklı ajandaları olan çeşitli karakterler. Gül desenlerine maruz kalanların başına kötü şeyler geliyor tahmin edeceğimiz gibi. İçerideki doğaüstü kötülük ile mücadelede görev yine Sarp'a düşüyor.
Korku-fantazya'da önemli bir isim olan Sadık Yemni'nin epeyce hacimli bir kitabı. Ama gözünüz korkmasın. Bu kitaptaki kurguyu Muska'ya göre daha derli toplu buldum.
Sonu sürprizli çıktı. Beklemediğim bir son oldu. Bu sonu beğendim mi? Emin değilim.
Keyifle okudum.
(Bu kitabı GETEM sesli kütüphane projesi için seslendirdim.)
Kitapları liste görünümünde görmek seçeneği de olsa iyi olur.
1-1966 yılında yazılan bir kitap nasıl olur da 1965 yılında basılır.
2- 1965 ve 1973 baskılarının kapakları ters olarak birbiri yerine konmuş.
3- Ayrıca aynı yayınevinin 1983 baskısı da var.
Yönetmenin Contratiempo (2016) ve Julia'nın Gözleri (Los ojos de Julia -2010) filmlerini de önermek lazım. İspanyol polisiyesini bize sevdiren filmlerdir
Finalini biraz tuhaf buldum; fakat genel olarak sürükleyici, okuması eğlenceli bir kitaptı. Yazarın bildiğim kadarıyla 3. kitabı; çok tanıtımı yapılan ön planda bir yazar değil fakat kesinlikle bir şans verilmeli
Christina Ann Coleman kimdir bilemiyorum.
Bu kitap Earl Stanley Gardner’ın Perry Mason maceralarından biri.
Telif sorunlarından dolayı böyle yayınlanmış herhalde.
Altın Kitaplar Yayınevi, 1978 ve 1974 baskıları da mevcut
Diğer basımların ilave edilmesi
Esrarengiz Parmaklar
MEKTUPLA GELEN ÖLÜM
Kitabı daha yeni bitirdim. gerçekten şaşırtıcı bir sonu vardı. Agatha Christie kitaplarının düğüm bölümünden sonraki kısım genelde birazcık sıkıcı olur. Bu kitapta azıcık sıkıcıydı fakat bırakmadan okumaya devam ederseniz gerçekten memnun olursunuz. Okunmaya değer.
Agatha cristine nin kitapları tarih ve yıllar boyu suregelen isim degişiklikleriyle sıralı bulunuyordu ulasamıyorum
Türk Polisiye romanları içinde bugüne dek okuduğum en düzeyli kitap Feneryolu Cinayetleri oldu. Dil ve kurgu açısından diğer tür romanlardan da üstün bulduğumu belirtmeliyim. Yıllar önce işlenen bir cinayetin soruşturulması, kitaba nostaljik bir arkaplan vermiş. Bu da okuyucunun romandan fazlasıyla zevk almasını sağlıyor. Karakterlerin analizi titizlikle yapılmış. Hikayenin olaya karışan kişiler tarafından (ki bunlar aynı zamanda cinayet zanlıları oluyor) anlatılarak ilerlemesi, karakter anlatımlarının inanılmaz keyifli olmasını sağlamış. Bir yandan gizemli bir cinayetin tedirgin edici izlerini takip ederken, diğer yandan da tatlı tatlı yapılan dedikoduları dinliyorsunuz. Karakterler galerisi oldukça zengin. Ancak, yazar bu kalabalık kadroyu okuyucunun kafasını karıştırmadan, onu yormadan yazıya dökmeyi başarmış. İsimler bile öyle titizlikle seçilmiş ki, hiçbirini diğeriyle karıştırmıyorsunuz.
Bu roman bir “katil kim” polisiyesi. Yani, okuyucuyu romanın sonuna kadar katilin kim olduğuna, bu cinayeti neden ve nasıl işlediğine odaklıyor. Dolayısıyla, kitaptaki her cümle işlevsel. Fuzuli sayılabilecek, gereksiz hiçbir ayrıntıya, tasvire, karakter analizine yer verilmemiş. Cinayetin bir "kapalı oda" gizemi olması da romanın ayrı bir özelliği. Klasik polisiyecilerin gözde konusu olan "kapalı oda cinayeti" neredeyse işlenmesi imkansız olan bir cinayeti ele alır. Bu romandaki cinayet de öyle. O yüzden yıllarca bunun bir cinayet olduğundan kuşkulanılmıyor. Ta ki, yaşlı bir kadın ortaya çıkıp bir aşk romanını kanıt olarak dedektif Kerim Ülkü'ye verinceye kadar.
Bir polisiyesever olarak bu kitabı beğenmemin önemli bir nedeni, ipuçlarının okuyucudan saklanmamış olması. Dedektifin elindeki tüm bilgiler okuyucuya da verilmiş. Ama, üstü örtülerek, gizlenerek. Ve bu büyük ustalıkla yapılmış. Romanı tekrar okuduğunuzda, aslında bütün hakikatin gözlerinizin önünde olduğunu, yazarın herşeyi açık açık anlattığını görüyorsunuz. Bu size kimi hatırlattı? Agatha Christie’yi değil mi? Ben bu kitapta, Agatha Christie’ye çok yakın bir ustalık gördüm. Beklenmedik finalini okuduğunuzda ve aynen Christie’de olduğu gibi, bitti zannettiğiniz halde aslında kitabın bitmediğini, asıl şok edici gerçeğin son sayfada, hatta son cümlelerde yattığını gördüğünüzde eminim siz de benimle aynı kanıyı paylaşacaksınız.
Kitabın kurgusu son derece ustalıkla ve akıllıca kurulmuş. Gizem, daha ilk sayfadan itibaren başlıyor ve sonuna kadar artan bir merakla devam ediyor. İnsanın bir kez eline aldıktan sonra, bitirmeden bırakamayacağı, bir solukta okuyacağı bir roman.
Bu yıl okuduğum yerli polisiyeler arasında kesinlikle öne çıkan bir eser, devam kitapları da olur diye ümit ediyoruz.
İlk iki kitabı büyük bir zevkle okudum. Ve üçüncüsünü sabırsızlıkla beklemekteyim. İşgal yıllarının İzmir ve İstanbul'unu sokak aralarında gezdirerek anlatan hem polisiye hem de casusluk çeşnisi ile süslenmiş, tarihi romanlar. Okunmasını önereceğim güzel kitaplar. Sanırım üçüncü roman Ankara'da geçecek. Kısa sürede yayınlanmasını diliyorum.
Gencoy Bey polisidurumlar.com ve dedektifdergi.com 'un editörleri arasında yer alıyor. Polisiye seviyorum diyenlerin mutlaka okuması gereken bir polisiye kitap Feneryolu Cinayetleri.
Okurken son derece keyif aldığımız, bir polisiye bulmaca tadında katili tahmin etmeye çalıştığım keyifli ve sürükleyici bir polisiye kitap. Yazarın yeni kitaplarını merakla bekliyoruz.
Merhaba, tekrar bir araya gelmek beni çok mutlu etti. Daha da güçlenerek devam ederiz umarım. :-))
Elinize sağlık, eski üyeleri de derleyip toparlayabilirsek güzel nostaljik günler bizi bekler :)
Türk Polisiyesi adına harika bir kitap. Herkes merakla hayretle okuyacak.
Polisiyenin en karanlık en korkutcu ve insanı rahatsız eden yanını bu kitapta bulabilirsiniz
Ahh eski Ahmet Ümit nerede diyenler burada mı? Toplum yazarı değil de polisiye yazan adamı arıyoruz.
Bence Polisiye edebiyatın en iyi yazılmış kadın ana karakterlerinden biri olan Smoky Barret ın yeni macerasını okumak çok keyifliydi. acısını unutmadan zekasını yeteneğini birleştirip en zorlu acımasız katillerin peşinde yine.. Varsa ajan Barret ile tanışmayan vah ki vah.
Çok güzel yazı olmuş. Tebrikler