Kitabın adının kitapla alakası yok. Kitap pek akıcı değil, insan okurken sıkılıyor.
Bu kitap 2021 Kristal Kelepçe adaylarındandır.
Kitap keyifli başladı fakat aynı tempoda ilerlemedi.
1) İstihbarat dünyası, dünya tarihindeki gizli oluşumlar, devletler üstü teşkilatlar, bunlar benim sevdiğim konulardır. İş ki gerçekçi yazılsınlar... Sevdiğim bir janr olmasına rağmen, komploları abartılmış bulduğum için kendimi konuya vermekte zorlandım. Komplo-akla yakınlık dengesinde çizgi bir tık aşılmış. Bir de son dönem istihbarat kitaplarında konu mutlaka 15 Temmuz'a bağlanıyor. Şart mı?
2) Tarihi bilgilerden hoşlandım. Romanların okuru bilgilendirmesini severim. Fakat üzerime bilgi yığıldı gibi hissettim. Bu odaklanmamı zorlaştırdı. Bilgi aktarımı-edebiyat dengesinde de çizgi biraz aşılmış.
3) Karakterleri benimseyemedim. Teksen ve hikayedeki kötü karakterler (başta Kurt ve adamları olmak üzere) Amerikanvari geldiler bana. Kemancı ve Kaşgar'ı kötü olarak konumlandırmıştık, birden iyilerin tarafına geçtiler. Kemancı'nın çocukluğu ve sapkınlığı haricinde hiçbir yönünü görmediğimiz için onun birden iyileşmesini yadırgadım.
4) Emre kitabın başında sempatik bir öğretmen iken, kitabın sonunda doğaüstü yol göstericiler tarafından yönlendirilen, telekinezi ile beyin kontrol eden bir süper kahramana dönüştü. Emre'nin tuhaf rüyaları, etrafın (neden olduğunu halen anlamadım) birden bire soğuması, Emre'nin sadece bakarak insanların düşüncelerini okuması gibi şeyler beni öyküden soğuttu.
5) Sayfa 379, "... Damarına basmak için ona biraz önce öğretmen demişti ama bir öğretmenden çok fazlası olduğunu ve istediği için öğretmenlik yaptığını biliyordu..." Kendisi de öğretmenlik yapan Çağlayan Babacan'ın bu cümlesini anlayamadım. Öğretmenlik düşük bir iş mi ki 'öğretmenden çok daha fazlası' olan Emre 'istediği için öğretmenlik yapıyor'? 'Öğretmenden çok daha fazlası' olunca hangi ilave becerilere sahip olunuyor? Mümkün olan en yüksek seviyenin öğretmenlik olması gerekirken, memleketimizde maalesef öğretmenlik mesleğine bakış bu... Bunu bir öğretmenin söylemesi daha üzücü :( Emre de öğretmen olarak kalsaydı ve süper güçler, tuhaf yetenekler edinmeden öğretmen olarak olayı çözseydi çok daha keyifli olabilirdi. (Emre istifa etmemiş miydi? Sonra nasıl ücretsiz izni bitirip okula döndü?)
6) Sondaki Volkan sürprizini sevdim.
Benim okuma zevkim için kurgu ve karakterler fazla abartılı. Ama bu türü sevenler için derinlikli kurguya sahip, okurken çeşitli şeyler öğrenebileceğiniz bir kitap.
2021 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı adaylarındandır.
Kurgu başarılıydı, tüm sorular cevaplandı. Lakin sonuna doğru biraz kaotik olmaya başladı. Bir tık daha az komplike olsa okurun daha rahat takip edeceği bir kurgu olurmuş. Nihan'ın Kurban Hoca ile münasebeti neymiş, anlayamadım.
Çok fazla kişi ve çok fazla isim var. Bir noktadan sonra birbirlerine karışmaya başlıyorlar. Özellikle N harfi ile başlayan isimlerin özel bir amacı var mıydı merak ettim: Nursel, Nurullah, Naci, Nihan, Numan, Nadir, Nurzat, Narmanlı... Bu isimleri okurun karıştırması çok normal, zira yazar kendisi de karıştırıyor. Nurullah Ziya'nın Nurettin Ziya olduğu yerler, Nihan'ın Nihal olduğu yerler var. Ayrıca Ali'nin karısının ismi Nursel mi yoksa Ceylan mı, onu da anlayamadım.
10'dan fazla 'de' bağlacı yazımında hata saydım. "İmdat'ta Elif'i haklı buldu." gibi. Bunlarla birlikte - kronik sorun seviyesinde olmamakla birlikte - özne-nesne-yüklem uyumsuzlukları var. Sonraki baskılarda redaksiyonda düzelebilir.
Elif Yılmaz, İmdat ve çetesinin ana kurguya ciddi bir katkısı olmadığı kanaatindeyim. Daha önce Ali ile bu ekibin birlikte bir macerası olmuş diye anlıyorum. O macerada birlikte oldukları için bu macera da birlikte olmaları istenmiş diye düşündüm. Veya bundan sonrası için mi böyle bir niyet var?
Hepsi bir yana, güzel yazılmış bir roman olduğunu söylemem lazım. İstanbul'u bize yaşatmayı hedeflemiş ve bence çok iyi başarmış. Sahneler gözümde canlandı. "İstanbul Polisiyesi" ibaresini kullanmış ve hakkını vermiş. Hoş imgelemeler var. Karakterleri, iyisiyle kötüsüyle benimsedim. Konuşmalarını ve davranışlarını doğal buldum.
En hoşuma giden kısmı, 'police procedural' bir kurgu olmasına rağmen, tıpkı bir altınçağ polisiyesi gibi Ali'nin kitabın sonunda herkesi bir odaya doldurarak olan biteni açıklaması oldu. Neticede Zafer ailesinine odaklanan, klasik polisiye tarzı bitirişi sevdim. Ancak Ali'nin en sondaki tutumunu, kitap boyunca sergilediği adalet anlayışıyla bağdaştıramadım.
2021 yılının iyi örneklerinden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Keyifle okudum.