sürükleyici muhteşem bir kitaptı çok hoşuma gitti
Kitabı az önce bitirdim inanılmazdı gelecek nesillere daha yeşil daha temiz daha yaşanılası bir dünya bırakmak için kollarını sıvayan genç bir mühendisin ani ölümüyle başlayan hikaye inanılmaz olaylar barındırıyor diyaloglarda geçen şiirsellik ayrıca başarılıydı okurken çok keyif aldım film tadında bir romandı herkese şiddetle tavsiye ederim
çevirisi nedeniyle zar zor okudum. o kadar gereksiz 'o' zamiri kullanılmış ki insanın canı sıkılıyor. chandler'in ilk eserlerini merak edenler okuyabilir.
Bende bu ara soygun konulu filmlere sardım. Bu listede baştan aşağıya beğendiklerimi izliyorum. Göz atmanızı tavsiye ederim: https://paratic.com/en-iyi-soygun-filmleri/
Bu kitabın yazılmasındaki 'motive' benim için büyük gizem oldu.
Baş karakterin isminin 'Percule Hoirot' olduğunu görünce bunun bir Agatha Christie parodisi olacağını varsaydım. Lakin parodi de değilmiş.
Zamanında Mike Hammer romanlarının sayısını çoğaltmak isteyen yayıncıların, paraya ihtiyacı olan yazarlara yeni Mike Hammer'lar yazdırılmasını hatırlattı bana. Ama bu devirde, artık para için de yazılmadığına göre? Neden?
Bu kitapta, bir 'kitap'ta bulmak isteyeceğiniz temel ögelerin hiçbiri yok: betimleme, Türkçe'nin sanatlı kullanımı (edebiyat), karakter derinliği, psikolojik çözümleme, yenilik, yaratıcılık... 'Yerli polisiye' olduğu için okuyalım desek, 'yerli' bir öge de yok.
Agatha Christie okumak isterseniz, orijinal Agatha Christie okuyabilirsiniz. 80'den fazla seçenek var. Kitaplar ucuz. Okur için de 'motive' bulamıyorum. Belki şu olabilir: Bu kitap 2019 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı adayları arasındaydı. Adayların tamamı hakkında fikir sahibi olmak için okumak anlamlı
Frederick Forsyth'ın hikaye içinde yer verdiği ayrıntılar kimileri için sıkıcı olabilir. Ancak bu ayrıntıların tamamının gerçek detaylar olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Forsyth bir silahın bir sınırdan nasıl geçirileceğine dair 10 sayfa yazıp heyecan arayan okuyucularını sıkabilir; fakat Forsyth okuyacak olanlara şu tavsiyede bulunabilirim: Detayları atlamayın! Eğer silahın sınırdan nasıl geçirileceğine dair 10 sayfa okuduysanız bilin ki; o silah o sınırdan ancak o şekilde geçirilebilir ve yazılanlar tamamen gerçek ve doğrudur.
Forsyth'ın uluslararası politika, yakın tarih, gizli örgütler, silahlar, soğuk savaş vs. konularındaki bilgileri; kendisinin gazetecilik geçmişinden gelen uzun araştırmalara ve tamamen askeri, siyasi ve örgütsel kişilerden, işin uzmanlarından aldığı bilgilere dayanmaktadır.
Sıradan bir Amerikan romancısının aynı konuları daha heyecanlı ve keyifli işlemesi mümkün olsa da, daha gerçekçi işlemesi asla mümkün olamaz. Forsyth ne yazıyorsa, onu gerçekten bildiği için yazıyordur.
Tanrının Yumruğu romanında da pek çok şey öğreneceksiniz.
1990 - 1991 Körfez Savaşının mükemmel bir analizi. Çok enteresan detaylar var: Yakın çevresince 'Reis' olarak hitap edilen, tüm devlet ve ordu hiyerarşisini aşiret ve aile üyelerinden oluşturan Saddam'ın devlet yapılanmasına ilişkin enteresan bilgiler var.
Bir zamanlar çekirdek çitleyerek TV'de canlı seyrettiğimiz Scud ve Patriot füzelerinin karşılıklı uçuşmasının ne kadar işlevsiz olduğunu, aslında orada seyrettiğimizin tamamen bir psikoloji savaşı olduğunu arkasında İsrail-ABD-Suudi Arabistan dengelerinin korunması olduğunu öğrendim.
Kitap 'tanrının yumruğu' olarak adlandırılan bir nükleer silah üzerine kurulmuş. Güzel bir hikaye diye okudum, ta ki konusu geçen 'calutron' isimli elektromanyetik izotop ayrıştırma cihazlarının gerçekten Körfez Savaşı sırasında Irak'ta bulunduğunu ve havadan bombalanıp resimlendiğini öğrenene kadar. Hikaye sandıklarımız fena halde gerçek. Çok şaşırtıcı. Resimleri Goolgle'layın.
Irak'ın bu cihazları üretmek için kullandığı malzemeleri soru sormayan Avrupa ülkelerinden yıllar içinde mutlu mutlu satın almış olması da vurucu nokta. Okuyun.
Dergide yayınlandığında da zevkle okumuştum. Çok güzel bir makale olmuş. Harikasınız
Clayton Rawson adına araştırmalarım sırasında çok rastlayınca, tüm hikayelerini içeren bir kitabını almıştım. Fakat nedense okumaya bir türlü fırsat olmadı, şimdi senin yazınla kendini anımsattı. Sevgili Emrah, Beyaz Perdede Siyah Gölgeler yazıların çok ilginç ve eğitici, kenarda köşede kalmış ne çok hazine var, bunları ortaya çıkarmak da bizlere düşüyor. Seriye devam etmen dileğimle